Dışa bağımlılık, dış ticaret açığı vermenin temel nedenlerinden biridir. Bazı ürünleri ithal etmek zorunda olan ülkeler maksimum seviyede üretim yaparak ihracatını ithalatından daha yüksek rakamlara ulaştırmadığı sürece dış ticaret açığı vermekten kurtulmaları mümkün değildir. Yani dış ticaret açığını en aza indirgemek veya dış ticaret fazlası vermek ancak ve ancak üretimin artmasıyla mümkündür.
Ülkemiz de akaryakıt, enerji, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlarımız bakımından dış ülkelere bağımlıdır ve bu ihtiyaçlarımız ithalat yoluyla tedarik edilmektedir. Bizim uzun yıllardan bu yana dış ticaret açığı vermemizin sebeplerinden biri de budur. Açığı kapatmak için üretim kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak, üretimi teşvik edecek önlemleri almak, yabancı yatırımcıların ülkemizde yatırım yapması için koşulları oluşturmak, global pazarlarda söz sahibi olmak ve rekabet kriterlerine ayak uydurmak zorundayız. Bunun için ise millet olarak çok çalışarak çok üretim yapmak temel hedefimiz olmalıdır. Üretim yaparken kalitesiz, teknolojik olmayan vd. gibi ürünleri değil; yükte hafif pahada ağır, yüksek teknolojiye uygun, katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz ki uluslararası pazarlarda yerimizi alalım ve rekabet gücüne ulaşalım.
Günümüzde Çin büyük çapta ihracat yaparak dış ticaret fazlası vermektedir. Bunun sebebi her türlü ürünü üreterek yabancı ülkelere kolaylıkla satabilmesi ve uluslararası pazarlarda kendini kabul ettirmesidir. Merhum Turgut Özal döneminde yani 1980 li yıllarda ithalat yasağı kalkınca koşulları uygun olan işletmeler genellikle Çin başta olmak üzere her türlü ürünü ülkemize getirerek sattılar. Ancak getirilen ürünlerin çoğu kalitesiz ama fiyat rekabetine uygun olduğu için ülkemiz pazarında rağbet gördü. İthalat yasağının kalkması, yerli ürünlerin fiyatlarının astronomik seviyeye gelmesini önlemek için yapılmıştı ama ülkemizde neredeyse yerli sanayi diye bir üretim kalmamıştı. Çünkü bizim üretim işletmelerinin Çin den gelen ürünlerle fiyat açısından rekabet etmeleri mümkün değildi ve hepsi birer birer faaliyetlerine son vermek zorunda kaldılar. Örneğin o dönemde 64 tane asma kilit fabrikası kepenk indirmişti. Ülkemiz ithalat cenneti durumuna girerken paramız sürekli yurt dışına gittiğinden dış ticaret açığı doğal olarak devam etmekte idi.
Bugünkü hükümetin Eylül 2021 de Türkiye modeli diye adlandırdığı ekonomi modeli son derece olumludur. Ancak gidilen yolun yanlış olduğu sürekli olarak tartışma konusu oldu ve seçimden sonra görevlendirilen ekonomi yönetimi düşük faiz yüksek kur politikasından yumuşak geçiş yapılmasını öngördü. Türkiye modelinin amacı öncelikle ithalatı azaltarak yerli üretime önem vermek, üretim işletmelerine ucuz kredi vererek üretim maliyetlerini aşağı yönlü hareketlendirerek enflasyonu kontrol altına almaktı. Fakat uygulamada düşük faiz sanayiciye bir türlü ulaşmadı ve hatta faizler daha da yükseldiğinden kredi muslukları neredeyse kapandı. Bir üretim veya ticaret işletmesi, ürün gamını genişletmek, daha bölgesel Pazar payı yakalamak, ihracatı arttırmak için büyümek zorundadır ve büyümek için de global pazarın kabul ettiği ürünleri üretmek ve bunlar için doğal olarak makine ve teçhizat yatırımı yapmak durumundadır. İşte bu büyüme sırasında kaynak kullanmak son derece normaldir ve o kaynak, bankalardan sağlanan kredidir. Kullanılan kredi ne kadar uzun vade ve düşük maliyetli ise üretim kaynaklarına o kadar olumlu etkisi olacaktır.
Biz millet olarak üretmeden tüketen bir toplum durumundayız. Çünkü sadece bu iktidar döneminde değil uzun yıllardan bu yana dış ticaret açığı veriyoruz. İhracatımız yüksek seviyelerde ve son derece başarılı olmasına rağmen ithalat rakamlarını bir türlü aşamıyoruz ve sürekli döviz açığımız yani borçlanmamız oluşuyor. Bunu önlemek için ithal ikame ürünlerin üretimine önem vermeli, katma değeri yüksek, teknoloji ile uyumlu ürünler üreterek ihracatımızı arttırmalıyız.
Günümüzde üretimde kullanılan hammadde ve ara malların yüzde ellisinden fazlasını yurt dışından tedarik etmekteyiz. Yani bu ara mal ve hammaddeyi kendimiz üretemediğimizden dışarıya döviz ödeyerek ithalatını yapıyoruz. Bu tür ürünleri kendimiz üretmediğimiz sürece dış ticaret açığı vermekten kurtulamayacağımız aşikardır.
Yukarıda da bahsetmeye çalıştığım gibi dış ticaret açığının azalması hatta dış ticaret fazlası oluşması için merkez bankası rezervlerinin güçlü olması gerekir ve bu yeterli seviye çok ihracat az ithalat yaparak sağlanabilir. Ülkemizde çok kısa süre öncesine kadar yaklaşık -60 milyar dolar olan rezervlerimiz, günümüzde +150 milyar dolara kadar yükselmiştir. Yani dışardan para girişi, uygulanan sıkı para politikası sayesinde başlamıştır. Ancak bu girişler yatırımdan çok” carry trade” yoluyla gerçekleşmektedir. Carry trade en basit tanımıyla faiz oranı düşük bir ülkeden ülkemize para getirip TL ye çevirerek yüksek faizden nemalanıp ülkesine geri götürmektir. Bu sırada kendisi de para kazanacaktır. Bu yöntemle ülkemize yurt dışından gelen para bir müddet sonra geri gidecektir. Burada önemli olan üretim kaynaklarını artırmak suretiyle ihracatı yükseltmek suretiyle yurt dışından transfer sağlanmasıdır.
Döviz kurlarının yüksek olması ihracat işletmeleri için olumludur. Ancak kurlar ile enflasyon oranı paralel gittiğinden enflasyon yükselebilir. Sürekli olarak ihracatımızın yükselmesi gündeme geliyor ki başarıdır. Ancak ithalat miktarını da dikkate almak gerekir.
Günümüzde politika faizlerinin %50 ye kadar yükselmesinden dolayı kredi faizleri de buna bağlı olarak yükselmiştir ve kredi kullanarak faaliyetini sürdürmek üretim işletmeleri için imkânsız duruma gelmiştir ve bazı işletmeler küçülmeye gittiğinden üretim miktarı azalmıştır. Buna paralel olarak imalat PMI oranı da son beş aydır düşme eğilimindedir.
Ağustos ayında dış ticaret açığının düşme eğilimine girmesi ve bunun devam etmesi ülkemiz ekonomisi açısından son derece önemli bir gelişmedir. Ancak bunun sebeplerini irdelemek gerekirse;
*Uzun bir süreden bu yana döviz kurlarının sabit kalması nedeniyle turizm ve ihracat yapan işletmeler üretimlerini azaltarak küçülme yoluna gitmişler ve işsizlik oranı da bu sebeple yükselmiştir. Çünkü enflasyonun yüksek seyretmesi nedeniyle artan hammadde, ara mal vd. giderler artarken gelirleri sabit kalan ihracatçılar karlarından fedakârlık ederek ve hata zararına çalışarak bu dönemi aşmaya çalışmaktadır. Aşamayan işletmeler ise üretimi azaltmak zorunda kalmışlar ve yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi yurt dışından tedarik edilen hammadde ve ara mal ithalatı azaldığından dış ticaret açığı düşmüştür.
*Politika faizlerinin %50 de beş aydan bu yana değişmemesi doğal olarak kredi faizlerini %60-65 seviyelerine çıktığından zaten zor ulaşılan kredileri maliyet yüksekliği nedeniyle işletmeler kullanamaz duruma gelmişler ve bu da bazı iflas ve konkordatoların çoğalmasına sebep olmuştur ve azalan üretin nedeniyle ithal hammadde ve yarı mamul ihtiyacı azaldığından ithalat miktarı da düşmüştür.
Dış ticaret açığını düşürmenin temel yöntemi ithalattan çok üretim yapmaktır. Ancak yukarıda anlatmaya çalıştığım koşullardan dolayı günümüzde dış ticaret açığı düşme eğilimine girse de kapanması hayli zordur. Zaten imalat sanayisi ve PMI oranı son beş aydan bu yana düşme eğilimindedir.
Geçtiğimiz günlerde ağustos ayı dış ticaret verileri Ticaret Bakanı Sn. Ömer Bolat tarafından acıkandı.
Bolat, “İhracat Ağustos’ta yıllık yüzde 2,4 artarak 22,1 milyar dolar oldu. İthalat Ağustos’ta yıllık yüzde 10,8 düşüşle 27 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı azalma devam ediyor. Dış ticaret açığı Ağustos’ta yıllık yüzde 43,4 düşüşle 4,9 milyar dolar oldu” dedi.
Bakan Bolat sözlerine şöyle devam etti:
“İhracatın ithalatı karşılama oranı artarak, son 34 ayın en yüksek karşılama oranı oldu. 2024 yılı ağustos ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı 10,5 puan arttı. 2023 Ağustos ayında bu oran yüzde 71,2 idi. 2024 Ocak-Ağustos arasındaki 8 aylık mal ihracatı yüzde 3,9 oranında artarak 170,8 milyar dolar yükselmiştir. Böylece ilk 8 ayda mal ihracatımızda net 6,3 milyar dolar artış sağlanmıştır. 2024 yılının Ocak- Ağustos döneminde ithalat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8,7 oranında azalışla 225,7 dolara gerilemiştir”
Ürün, ülke ve ülke gruplarına göre ihracat
Geçen ay en çok ihracat yüzde 3,1 artış ve 11 milyar 471 milyon dolarla “ham madde (ara mallar)” grubunda gerçekleşti. Bu grubu yüzde 0,5 artış ve 7 milyar 574 milyon dolarla “tüketim malları”, yüzde 0,4 azalış ve 2 milyar 759 milyon dolarla “yatırım (sermaye) malları” takip etti.
Söz konusu ayda sektörlere göre ihracatın payı, imalat sanayisinde yüzde 94,6 (20 milyar 882 milyon dolar), tarım, ormancılık ve balıkçılıkta yüzde 3,1 (684 milyon dolar), madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,7 (380 milyon dolar) olarak gerçekleşti.
Ağustosta en fazla ihracat yapılan ülke 1 milyar 674 milyon dolarla Almanya oldu. Bu ülkenin ardından 1 milyar 338 milyon dolarla ABD ve 1 milyar 169 milyon dolarla İngiltere geldi.
İhracatta en çok paya sahip ilk 10 ülkenin toplam ihracat içindeki payı yüzde 46 olarak hesaplandı.
Ağustosta en fazla ihracat yapılan ülke grupları, 8 milyar 817 milyon dolarla Avrupa Birliği, 3 milyar 921 milyon dolarla Yakın ve Orta Doğu, 3 milyar 392 milyon dolarla diğer Avrupa ülkeleri olarak kayıtlara geçti.
İthalat verileri
Ağustosta en çok ithalat yüzde 13,1 azalış ve 18 milyar 765 milyon dolarla “ham madde (ara mallar)” grubunda gerçekleştirildi. Bu grubu yüzde 1,1 artış ve 4 milyar 180 milyon dolarla “tüketim malları”, yüzde 10,7 düşüş ve 4 milyar 32 milyon dolarla “yatırım (sermaye) malları” izledi.
Sektörlere göre ithalatın payı yüzde 81,8 ile imalat sanayisinde (22 milyar 87 milyon dolar), yüzde 11,9 ile madencilik ve taş ocakçılığında (3 milyar 212 milyon dolar), yüzde 2,7 ile tarım, ormancılık ve balıkçılıkta (722 milyon dolar) hesaplandı.
Ağustosta en fazla ithalat yapılan ülkeler, 4 milyar 21 milyon dolarla Çin, 3 milyar 358 milyon dolarla Rusya ve 2 milyar 46 milyon dolarla Almanya oldu.
İthalatta en çok paya sahip ilk 10 ülkenin toplam ithalat içindeki payı yüzde 58,8 olarak kayıtlara geçti.
Söz konusu ayda en fazla ithalat yapılan ülke grupları, 8 milyar 209 milyon dolarla Avrupa Birliği, 7 milyar 641 milyon dolarla Asya ülkeleri ve 4 milyar 865 milyon dolarla diğer Avrupa ülkeleri oldu.
Ocak-Ağustos döneminde dış ticaret açığı yüzde 33,6 azaldı
GTS kapsamında ocak-ağustos döneminde ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 artışla 170 milyar 801 milyon dolar, ithalat yüzde 8,7 azalışla 225 milyar 666 milyon dolar, dış ticaret hacmi de yüzde 3,7 düşüşle 396 milyar 467 milyon dolar olarak hesaplandı.
Bu dönemde, dış ticaret açığı yüzde 33,6 azalarak 54 milyar 866 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75,7 oldu.
Şimşek: Temmuz ve Ağustos’ta yıllık cari dengede önemli bir düşüş bekliyoruz
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, X platformundan yaptığı açıklamada, dış ticaret dengesindeki iyileşmenin Ağustos’ta da devam ettiğini ve yıllık dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 40 milyar dolar azaldığını kaydetti.
Şimşek, “Temmuz ve Ağustos’ta yıllık cari dengede önemli bir düşüş bekliyoruz. Geçen yıl Mayıs’ta 57 milyar dolar olan yıllık cari açığın Ağustos itibarıyla yaklaşık 16 milyar dolara gerilemesini öngörüyoruz. Sürdürülebilir cari açık, dış finansman ihtiyacımızı azaltıyor ve ekonomimizin dayanıklılığını artırıyor.” ifadelerini kullandı.
Dış ticaret açığını kapatmanın önemli bir yolu da ithal ikame malların üretimini hızlandırmak. Bu konuda sanayiciye verilen destekleri çoğaltmaktır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar