Sosyal yardımlar, devlet tarafından fakir, ihtiyaç sahibi ailelere verilen maddi desteklerdir. Bunlardan bazıları evde bakım hizmeti, engellilere sağlanan bir dizi haklar, doğalgaz veya yakacak yardımlar, yaşlılık maaşı gibi hizmetlerdir.
Ülkemizde sosyal yardım alan hane sayısı giderek yükselmektedir. Özellikle enflasyon yüksekliği, hayat pahalılığının artması ve alım gücünün düşmesine karşın halkımızın yeterli gelir düzeyine sahip olamaması sosyal yardım yapılan aile sayısını arttırmaktadır. Devlet, bu konuda cömert davranmaktadır. Örneğin tüm dünyada enerji maliyetlerinin artması ile birlikte bizde de maliyetler artmaktadır. Ancak hükümet doğalgaz faturalarının %80 ini sübvanse etmektedir. Buna karşın ülkemizde doğalgaz, elektrik, su faturalarını ödeyemeyen hane sayısı normalden fazladır.
Bir ülkede sosyal yardım alanların sayısını azaltmak için milli gelir vatandaşlar arasında eşit şekilde dağıtılması gerekir. Belli bir kesim yüksek pay alırken diğer kesimin düşük pay alması gelir eşitsizliğine sebep olur ve yardıma muhtaç aile sayısı çoğalır. Eğer bir sebep ise ücret ve maaşların enflasyon oranının altında gerçekleşmesidir. Maaşlara ne kadar zam gelirse gelsin miktar değil maaşla ne alabileceğiniz yani eski maaşınızdan daha çok miktarda ürün almanız önemlidir. Eski maaşınızdan daha az ürün alabiliyorsanız maaş zammı, maddi olarak fayda değil zarar getirecektir. Yani ülkede enflasyon oranı yıllık %50 iken siz yıllık %60 zam alabiliyorsanız gelir düzeyiniz artacaktır ve eski maaşınızla alabildiğiniz ürün veya ürünlerden daha fazlasını alabilecek durumdasınız demektir ve sizin için hayat pahalılığında söz edilemez. Ancak enflasyon yıllık %50 iken siz %40 yıllık zam alıyorsanız gelir düzeyiniz azalacaktır ve eski maaşınızla alabildiğiniz ürün veya ürünlerden daha azını alabileceksiniz. Eğer %50 enflasyon varken maaşınız da %50 yükseliyorsa eski maaşınızla alacağınız ürün veya ürünlerin aynısını alabileceksiniz demektir ve sizin geliriniz değişmemiş anlamına gelir.
Kişilerin ve hanenin gelir durumu ile sosyal yardım alanların sayısı ters orantılıdır. Hane halkının geliri yükselirse sosyal yardım alanların sayısı azalır buna karşın hane halkının geliri azaldıkça sosyal yardım alanların sayısı çoğalır.
Günümüzde özellikle büyük şehirlerde yaşam koşulları gittikçe ağırlaştığından kent içi veya dışı göçlerin başladığını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Bu konunun en önemli sebeplerinden biri de kira ücretlerinin astronomik seviyeye yükselmesidir.
Yükselen enflasyon ve gelir dağılımının eşit şekilde yapılamaması ülkemizde yoksulluğun yükselmesine sebep olmuştur. Bu gelişme en çok gıda ürünlerine ulaşamama şeklinde kendini göstermiş, bazı ailelerin çocukları için okul çantalarına yiyecek koyamaması gibi sonuçlar doğurmuştur.
Euronews in verdiği rapora göre Cumhurbaşkanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2019 yılında 3,28 milyon kişi sosyal yardımlardan faydalanırken, bu sayı 2020’de 6,63 milyona yükseldi.
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi’nin verilerine göre de 2015-2019 arasını kapsayan 4 yıllık süreçte Avrupa’da yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinin en fazla arttığı ülke Türkiye oldu. Cumhurbaşkanlığı 2022 Yıllık Programı’nda yer alan bilgilere göre 2019’da 3 milyon 283 bin hane sosyal yardımlardan yararlandı.
Kaynak: T.C. Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı 2021, 2022
Cumhurbaşkanlığı verilerine göre 2020 yılında 7 milyon 811 bin kişinin genel sağlık sigortası primi devlet tarafından karşılandı.
İşi olmayan veya yeterli derecede para kazanamayan kişiler bunu belgelemesi durumunda sağlık hizmetinden yararlanabilmeleri için primleri devlet ödüyor. 2019 yılında devletin prim ödediği kişi sayısı ise 7 milyon 524 bin idi. Bu da son bir yılda yüzde 4 artışa karşılık geliyor.
Euro stat tarafından açıklanan yoksulluk ve sosyal dışlanma verilerine göre yoksulluk riski en fazla Türkiye’de arttı.
Yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinde 36 Avrupa ülkesinde 2015 ve 2019 yılları arasındaki değişime bakıldığında en büyük artış Türkiye’de yaşandı.
2015’te Türkiye’de halkın yüzde 26,7’si yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında yaşarken, bu oran 2019 yılında yüzde 33,2’ye kadar yükseldi.
Kaynak: Euro stat (İngiltere ve İzlanda 2018 verisi; Arnavutluk 2017-2019 farkı)
36 ülkenin 28’inde yoksulluk riski 4 yıllık bu dönemde düşüş gösterirken 8 ülkede arttı. Türkiye’nin dışında bu ülkeler Lüksemburg (1,6 yüzde puan), Norveç (0,9 yüzde puan), İsviçre (0,9 yüzde puan), Fransa (0,3 yüzde puan), İsveç (0,3 yüzde puan), Estonya (0,1 yüzde puan) ve Hollanda (0,1 yüzde puan).
Euro stat verileri bazı ülkeler için 2020 bazıları için ise 2019 yılına ait. Arnavutluk, İzlanda, İrlanda, İtalya, Karadağ, K. Makedonya, Sırbistan, İsviçre, Türkiye ve İngiltere verileri 2019; diğer ülkeler ise 2020 yılına ait.
Buna göre Türkiye’de 2019 yılı itibariyle halkın yüzde 33,2’si yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında yaşıyor. Bu da halkın üçte biri demek. Türkiye 36 ülke içinde 6. sırada. İlk sırada yüzde 50,8 ile Arnavutluk var. Ardından Karadağ (yüzde 36,3), Romanya (yüzde 35,8), Kuzey Makedonya (yüzde 34,1) ve Bulgaristan (yüzde 33,6) geliyor.
Kaynak: Euro stat (*Arnavutluk, İzlanda, İrlanda, İtalya, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, İsviçre, Türkiye ve İngiltere 2019 verisi)
AB ortalaması yüzde 21,9. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinin en düşük olduğu ülkeler ise İzlanda (yüzde 11,3), Çek ya (yüzde 11,5), Slovakya (yüzde 13,8). Bu oran Almanya’da yüzde 22,5 ve İngiltere’de yüzde 22,8.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist