Ardıç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da katıldığı ASO’nun aralık ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, genel ekonomik gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
KKTC ile yaptıkları iş birlikleri ve çalışmalara değinen Ardıç, “Haklı davanızda her zaman her şartta yanınızda olduğumuzu öncelikle ifade etmek isterim. Kıbrıs Türk halkının adadaki hak ve menfaatleriyle eşit bir şekilde barış ve huzur içinde yaşam sürdürmelerini önemsiyor ve bu eşitliği sağlayacak çözüm önerilerini de destekliyoruz” diye konuştu.
Ardıç, öngörülemez, risklerin olduğu ve bu risklerin krize dönüştüğü bir yılı geride bıraktıklarına dikkati çekerek, “Mevcut göstergeler ve beklentiler bu risklerin 2023 yılında da devam edeceğine işaret etmektedir. Merkez Bankalarının enflasyonu kontrol etmeye çalışan sıkı para politikası tercihleri, küresel durgunluk kaygılarını her geçen gün arttırıyor. Mevcut ve orta vadede küresel ekonomide büyüme dinamikleri zayıflarken, hem büyüme hem enflasyon açısından zorlu bir dönem bizleri bekliyor” dedi.
“Türkiye ekonomisi 2023 yılına zorlu koşullar içerisinde adım atacak”
Dünyadaki ekonomik seyirden bahseden Ardıç, sanayicilerin bu konjonktür içinde iyi bir yerde konumlanması gerektiğini söyledi.
Ardıç, dünyadaki olumsuz gelişmelerin Türkiye ekonomisinin de 2023 yılına zorlu koşullar içerisinde adım atacağını gösterdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Yüksek enflasyon, kırılgan kur, kronik dış ticaret açıkları, yüksek cari açık ve krediye ulaşma zorlukları gibi yapısal problemler, sanayicinin üretim kapasitelerini artırmada çekingen kalmalarına neden olmaktadır. Emtia fiyatlarında son dönemde bir gevşeme olsa da küresel enflasyon ve üretim maliyetleri yüksek kalmaya devam etmektedir. Bu sürecin devam etmesi ve mevcut durumda Avro Bölgesinde durgunluk beklentileri ile siparişlerin azalması dikkate alındığında, ihracatçılarımız açısından yılın ilk altı ayında sıkıntıların yaşanması muhtemeldir.”
“Süreç uzadıkça, enflasyonun maliyeti ağırlaşacak”
Sanayi üretiminin, ülke ekonomisinin en sağlam dayanağı, can damarı olduğuna işaret eden Ardıç, “Bu üretim içerisinde katma değeri yüksek ürünlerin artması, dış ticaret açığının kapanması, istikrarlı büyümenin sağlanması ve işsizliğin azaltılmasının temel koşuludur. Ülkemiz ekonomisinin sıkıntılı olduğu dönemlerde bile, üretime devam etmeye azmeden, vatansever ve vizyoner bir kesim mevcuttur. Reel yatırımları spekülatif yatırımlara tercih eden, milyonlarca aileye istihdam sağlayan bu kesimin mevcut acil ihtiyaçları, finansmana erişim, makroekonomik istikrarın sağlanması ve yatırım ortamının iyileştirilmesidir” değerlendirmesinde bulundu.
Ardıç, ekonomide en öncelikli sorunun enflasyon olduğunu vurgulayarak, “Yüksek enflasyon, üretici firmalar açısından kur kaynaklı bilanço bozulmaları ve finansmana erişimin azalması anlamına gelmektedir. Süreç uzadıkça, enflasyonun maliyeti ağırlaşacak ve enflasyonu düşürmek için uygulanacak politikalar, ekonomik yavaşlamaya neden olacaktır” şeklinde konuştu.
“Stratejimiz teknolojik dönüşümü sağlamak ve dışa bağımlılığımızı azaltmak olmalı”
Vatandaşların hayat pahalılığından kalıcı olarak korunması ve üretici kesimlerin yatırımlarının artması için kur baskısının azaltılmasını ve fiyat istikrarının sağlanmasının önemli olduğunu söyleyen Ardıç, sözlerine şöyle devam etti:
“Üretkenliği artıracak yapısal reformlar makroekonomik istikrarın önemli bir unsurudur. 2023 yılı odak noktamız, iş gücü, sermaye ve toplam faktör verimliliğini artırarak, sürdürülebilir bir büyüme hedefine ulaşmak olmalıdır. Stratejimiz ise teknolojik dönüşümü sağlamak ve dışa bağımlılığımızı azaltmak olmalıdır. Ülkemizde ve küresel ölçekte ekonomik veriler tarafımızdan titizlikle izlenecek ve gerekli önlemlerin alınması için üzerimize düşenler yerine getirilecektir.”
Ardıç, yüzde 54,6 artırılan asgari ücretin tüm çalışanlara ve işverenlere hayırlı olmasını dileyerek, “Asgari ücret taban ücrettir. Özellikle asgari ücret üzerinde alanların bu artış kadar bir ücret talep etmeleri iş gücü maliyetlerinde ciddi sıkıntılara neden olacak, üretim maliyetlerini arttıracaktır. Bunun yanında yapılan bu artışın ürün fiyatlarına yansımasıyla talep seviyesi olumsuz yönde etkilenecek, bu da firmaların üretim kapasitelerinin düşmesine neden olacaktır” ifadelerini kullandı.