Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca İstanbul’da düzenlenen “Türkiye Ulus Markalama Forumu”, ikinci gününde panellerle devam ediyor.
Maslak TİM Gösteri Merkezi’nde düzenlenen forum kapsamındaki “Dünya Ulus Markalama: Tecrübe Paylaşımları” başlıklı oturumda sunum yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Timuçin Güler, ülkenin tanıtılması için özel sektör ve kamunun iş birliği yapması gerektiğini söyledi.
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının özel sektörle işbirliği içinde olduğunu anlatan Güler, pazarlama ve tanıtımın çok hassas çalışmalar olduğunu, işin uzmanları tarafından profesyonellikle yapılması gerektiğini ifade etti.
Kullanılabilecek çok sayıda mecra bulunduğunu belirterek medyayı örnek gösteren Güler, “Türkiye olarak 30’dan fazla ülkede televizyonlarda tanıtım yapıyoruz. Ulusal ve küresel haber kanallarında tanıtımlarımızı yapıyoruz. Markanın gelişmesi ve tutarlılığı için bu çalışmaları yapıyoruz. Reklamlar tüm yıl boyunca devam ediyor. Başarılı olamazsanız, tutarlı bir tanıtım yapamazsanız o zaman reklamın etkisini yitirmeye ve marka imajını düşürmeye başlıyorsunuz” diye konuştu.
Güler, “goturkiye.com” internet sitesinin 155 milyondan fazla ziyaretçisi olduğunu kaydetti. Platformun 10 dilde hizmet verdiğini aktaran Güler, aynı zamanda sosyal medyada aktif olan “Go Türkiye” hesabının çok sayıda takipçisi bulunduğunu söyledi.
“STK’ler, uluslararası şirketler kamu diplomasininin aktörü”
“Kamu Diplomasisi ve Ulus Markalama Stratejisi” başlıklı panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Kamu Diplomasisi Daire Başkanı Oğuz Güner, kamu diplomasisinin aynı zamanda ülkelerin saygınlığını artırmayı hedefleyen bir alt disiplin olduğunu kaydetti.
Kamu diplomasisi ve ulus markalamanın ikisinin de yumuşak güç unsuru olduğunu belirten Güner, şöyle devam etti:
“Kamu diplomasisinin geçmişine baktığımızda ilk etapta uygulayıcı aktörün hükümet olduğunu görüyoruz. Son 60 yıllık süreçte artık STK’lerin, uluslararası şirketlerin, vatandaş diplomatların birer kamu diplomasi aktörü olduğunu görüyoruz. Bu süreçlerde topluma, siyasal anlamda uluslararası kamuoyuna ya da hedef kitlenize vereceğiniz siyasal mesaj dışında bir kategorizasyon yapılacaksa, ülkenin imajına katkı sunacak bir çalışma olacaksa bunu aslında ulus markalama kümesi içine koyuyoruz.”
Kamu diplomasisi ve ulus markalamanın birçok devlette üst düzey kamu kurumlarınca yürütülen bir faaliyet alanı olduğunu bildiren Güner, “Türkiye’de çok kolektif bir kamu diplomasisi ekosistemi var. Bu ekosistem birbirinden güçlü aktörlerin, birbirinden farklı faaliyet alanlarında yürüttüğü projeler üzerinden yorumlanıyor. Bunlardan biri TİKA’dır. Gönül coğrafyası olarak addettiğimiz coğrafyada muazzam işler yapıyorlar. Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü var. Kızılay, AFAD gibi kurumlarımız var” ifadelerini kullandı.
“Kamu diplomasisi hedeflenen bir kitleye yöneliktir”
Penn State Üniversitesinden Doç. Dr. Kılıç Buğra Kanat, kamu diplomasisinin ABD’de doğup geliştiğini söyledi.
Ulus markalamanın daha yeni bir konsept olduğunu dile getiren Kanat, kamu diplomasisi ile ulus markalamaya bakıldığında sürekli “yumurta-tavuk” ilişkisinin görüldüğünü anlattı. Kanat, “Soğuk savaş bittiğinde söylem değişir, yumuşak güce dönüşür. Yumuşak güç nedir? Ülkelere zorla yaptıramadığınız şeyleri, belirli cazibe merkezleri oluşturarak, farkında olmadan, onların güvenini kazanarak yaptırmaktır” dedi.
Kamu diplomasisinin hedeflenen bir kitleye yönelik yapıldığını belirten Kanat, “Bu kitle de genelde ülkedeki elitler, gazeteciler, etki edebilen kanaat önderleri, STK temsilcileri olur. Kamu diplomasini sadece bir ülkede daha iyi görünmek için yapmazsınız, daha mikro hedefleriniz olur ve o mikro hedeflerle kanaat önderlerinin fikrini değiştirdikten sonra onların kendi hükümetlerine yapacağı baskıyla hükümetlerin politikasını değiştirmesini beklersiniz” diye konuştu.
Forum, panellerle devam ediyor.