Şebnem TURHAN
Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı (FODER) Attila Köksal, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’nde en önemli mesajın tasarrufa başlamak için hiçbir zaman geç olmadığını vurgulayarak parasal konularda disiplinli ve sabırlı olmasının önemine dikkat çekti. Köksal, yüksek enflasyon döneminde yerli yatırımcının büyük ilgi gösterdiği borsada sağlıklı olanın ise, bireysel yatırımcıların uzun vadeli bir perspektif ile ve tercihen profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen yatırım fonları ve borsa yatırım fonları ile hisse senedi yatırımları yapmaları olduğuna dikkat çekti. Köksal’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
■ Yüksek enflasyon alım gücünü eritti. Tasarruf yapmak çok mümkün görünmüyor. Türkiye’de tasarrufun önündeki zorluklar nedir?
Türk halkının tasarruf, birikim ve yatırım eğilimleri özellikle son 50 yılda dünyada başka hiçbir ülkede görülmemiş bir yüksek enflasyon ve ekonomik/siyasi krizler ortamında şekillendi. Türkiye’nin yıllardan beri yapısal bir düşük hane halkı tasarruf oranı sorunu var. Bunun en önemli iki nedeni, nüfusumuzun genç olması ve ortalama hane halkı gelir düşüklüğü. Tasarruf ve yatırım yapmamızın ana nedeni gelecekte finansal açıdan sıkıntı çekmemek istememiz. Bunun için birikimlerimizi enflasyona karşı korumamız, hatta doğru yatırımlar ile alım gücünü artırmamız gerekli. Son yıllarda tekrar yükselme eğilime giren enflasyon ve TL varlıklardaki yüksek oranlı negatif reel getiriler vatandaşlarımızda birikim yapmak yerine harcama yaparak ilerideki fiyat artışlarından korunma refleksini öne çıkardı. Bu davranış biçimi enflasyonun daha da yükselmesine neden oluyor. Diğer yandan, yatırımcılar birikimlerini korumak için döviz, altın veya kur korumalı mevduat hesaplarını tercih ediyor. Bu tür yatırımların ekonomiye olan katkısı çok sınırlı.
■ Tasarruf yapabilmemiz nelere bağlı? Ve tasarruf için büyük düşünmek şart mı?
Tasarruf yapabilmek için öncelikle gelir ve giderlerimizi dengelemeli ve varsa gereksiz harcamalarımızı azaltmalıyız. Düzenli olarak bütçe yapmak, özellikle aydan aya çok değişkenlik gösteren giderlerimizi daha iyi kontrol etmemize yarar. Bütçe yapmak oldukça basit, dört işlem yapabilen herkes bütçe yapabilir. Burada önemli olan disiplinli olmak ve giderleri düzenli olarak takip etmeyi bir alışkanlık haline getirmek. Tasarruf için büyük düşünmek şart değil. Tam tersine, gelir-gider dengemizin çok artıda olmadığı dönemlerde bile mümkün olduğu ölçüde tasarruf ederek, küçük miktarlarda bile olsa birikim yapmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Bu alışkanlığa kavuşmak uzun vadede anlamlı miktarların birikmesine yol açar.
■ Yerli yatırımcının borsadaki pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yerli yatırımcı sayısındaki artış, TL cinsinden sabit getirili yatırım araçlarındaki yüksek negatif reel faiz ortamının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Hisse senedi yatırımcı sayısının artması sermaye piyasasının gelişmesi açısından olumlu gibi görünse de, bunun suni bir ortamda oluşması sağlıklı değil. Nitekim, Borsa İstanbul’da bazı hisse senetlerinde aşırı değerlenmeler oluşuyor, hatırı sayılır sayıda hisse senedinde de manipülatif işlemler gözlemleniyor. Sağlıklı olan, bireysel yatırımcıların uzun vadeli bir perspektif ile ve tercihen profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen yatırım fonları ve borsa yatırım fonları ile hisse senedi yatırımları yapmaları. Hisse senedi yatırımlarının tamamını Türk hisse senetlerine yönlendirmek de doğru değil. Riskleri yayma prensiplerine uymak için, yurtdışı hisse senetlerine de yatırım yapmak gerek.
■ Yerli yatırımcı ağırlığının bu kadar yüksek olması sizce bir risk yaratıyor mu?
Son dönemdeki yüksek dalgalanmaların bir sebebi de bu olabilir mi? Borsada yabancı yatırımcılar daha uzun vadeli bir perspektif ile yatırım yaptıkları için piyasada oluşan fiyatların oynaklığını düşürücü yönde etki yaparlar. Geçmiş yıllarda yabancıların borsadaki payları %65 düzeyindeydi ve yabancı yatırımcıların ortalama hisse senedi elde tutma süreleri bir yıldı. Yerlide ise elde tutma süresi haftalarla ifade ediliyor. Bu da piyasalardaki oynaklığı, diğer bir tabirle piyasanın riskini arttırıyor. Ancak, borsamızdaki asıl risk yerli yatırımcı oranının yüksek olması değil, yerli kurumsal yatırımcı tabanının yeterince büyümemiş olması. Son yıllarda bu alanda hem bireysel emeklilik sisteminde, hem de portföy yönetim şirketlerinde olumlu gelişmeler gözlemlense de, bu konuda daha mesafe almamız gerek.
■ Dünyadaki en likit borsa durumundayız. Çok çabuk alım satım kararları alınıyor, sizce bu sağlıklı mı?
Bahsettiğimiz gibi, yerli bireysel yatırımcıların yatırım süresi çok kısa. İstatistikler ve akademik çalışmalar, kısa vadeli işlem yapanların genelde kaybettiklerini gösteriyor. Piyasalardaki fiyatları etkileyen yüzlerce değişken var. Bu değişkenler zaman zaman hiç beklenmedik sonuçlar doğurur. Bunları istikrarlı olarak tahmin etmek mümkün değil. Diğer yandan, finansal teknolojideki gelişmeler sonucu sayıları günden güne artan algoritmik işlemciler de piyasa likiditesine katkıda bulunmakta ama çoğunlukla çok sert fiyat hareketlerine neden olmakta. Yatırımcılara sürekli kısa vadeli alım-satım dan kaçınmalarını öneriyoruz.
■ Borsada kredili işlemleri de çok konuşuyoruz. Kredili işlemlerle tasarruf olur mu?
Piyasaları yakından tanımayan kişilerin kredi kullanarak kaldıraçlı işlem yapmaları çok yüksek bir ihtimalle büyük zararlar ile, hatta bazen tüm birikimlerinin kaybı ile sonuçlanır. Kredi kullanarak alım gücünün üzerinde yatırım yapan bir kişi alması gerekenin üzerinde bir risk almış olur. Beklentilerin gerçekleşmemesi durumunda hem piyasada oluşan fiyat düşüşleri hem de kredi karşılığı ödenen faizler birikimleri eritir. Borsa bir kumar yeri değildir, borsalarda uzun vadeli yatırım yapılır. Ancak kredi kullanarak kısa vadeli alım-satım işlemleri yapmak kumar oynamakla eşdeğerdir. Bu tür işlemleri yapanlar kişiler her gün özelliklerini iyi bilmedikleri bir arenaya çıkarak tecrübeli yatırımcılarla, büyük fonlarla ve algoritmik işlem yapan robotlarla kıyasıya bir mücadeleye girerler. Bu mücadelenin çoğunlukla galibinin kim olacağını tahmin etmek zor değil
Tasarrufa başlamak için hiçbir zaman geç değil
FODER olarak, sadece 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’nde değil, sürekli olarak toplumumuzun çeşitli kesimlerini tasarruf, birikim ve yatırım konularında eğitmek için çaba sarf ediyoruz. Eğitimlerimizde vermeye çalıştığımız mesajlar aslında çok basit: “Bütçe yap, tasarruf et, birikim yap, birikimleri yatırıma dönüştür, bütçeni ve yatırımlarını düzenli takip et, sabırlı ol.” Finans, ekonomi, sermaye piyasası vb. hakkında yazılmış kitapların birçoğu okuyuculara kısa yoldan zengin olmayı öğretme vaadinde bulunur. Gerçek hayatta kısa yoldan zengin olmak (eğer beklenmedik bir mirasa konmadıysanız veya piyangodan para kazanmadıysanız) genelde mümkün değil. Ancak olağandışı kişiler yaptıkları buluşlarla, girişimcilikleri veya dahiyane iş fikirleri ile zenginlik çıtasını geçmeyi başarabilirler. Kumar ve kumara benzeyen yüksek riskli yatırımlar ile de zengin olmak mümkün ama bu işlemlerin riskleri yüksektir ve herkesin karakterine uygun değil. Kaldı ki, kumarın ve riskli işlemlerin sonu çok büyük bir olasılıkla iflastır. Peki, kısa zamanda zengin olmak mümkün değil ise, ne yapacağız? Bunun cevabı son derece sade: “Parasal konularda disiplinli ve sabırlı olmaya çalışacağız”. Genç yaşta tasarrufa ve birikime başlayacağız, kendimiz için geç olduğunu düşünüyorsak (ki tasarrufa başlamak için hiçbir zaman geç değil) çocuklarımızın geleceği için plan yapacağız ve “damlaya damlaya göl olur” atasözünü hiç aklımızdan çıkarmayacağız.