Açlık ve yoksulluk sınırı eylül ayında da maalesef yükselişini sürdürdü, Enflasyonun yüksek seyrettiği bir ortamda normal sonuç olarak yorumlanabilir.
Ekonomik olumsuzlukların yegâne sebebinin yüksek enflasyon olduğunu söylemek abartı olmaz. Çünkü toplumun her kesimini ilgilendiren ve önlem almaya zorlayan ekonomik öge enflasyondur. Tam bir yıldan bu yana düşük faiz politikasına geçtiğimiz günden bugüne özellikle dar ve sabit gelirliler olmak üzere enflasyonun sıkıntılarını fazlasıyla yaşıyoruz. Toplum olarak alım gücümüz sürekli düşüyor, hayat pahalılığı ile mücadele etmeye çalışıyoruz.
Yaşadığımız yüksek enflasyonla birlikte maalesef açlık ve yoksulluk sınırımız sürekli olarak yükselmektedir. Hepimiz ihtiyaçları ertelemenin, çeşitli konularda tasarruf edebilmenin alternatiflerini arayarak aile bütçelerimizi denkleştirmeye çalışıyoruz. Ülkemizde çalışan nüfusun yaklaşık %40 kadarı asgari ücretle çalıştığı gerçeğinin dikkate alırsak yaklaşın 12 milyon kişi açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. İşin ilginç tarafı sadece bir veya iki dönem değil her dönemde asgari ücretli ve emeklilerin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında mücadele etmektedir. Aşağıdaki tabloda açlık ve yoksulluk sınırı ile tüketici fiyat endeksinin yılbaşından bu yana değişimini görebiliriz.
AYLAR ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRI YOKSULLUK SINIRI TÜFE
Ocak 4253- 4249- 12844- 48,69
Şubat 4253- 4552- 15139- 54,44
Mart 4253- 4927- 16052- 61,14
Nisan 4253- 5323- 17340- 69,97
Mayıs 4253- 6017- 19602- 73,50
Haziran 4253- 6391- 20818- 78,62
Temmuz 5500- 6839- 22283- 79,60
Ağustos 5500- 6890- 22442- 80,21
Eylül 5500- 7677- 22377
Asgari ücret her yıl sonunda arttırıldığı halde sadece bu yıl enflasyonun yüksek seyretmesi sebebiyle yıl ortasında zam yapılmasına rağmen açlık sınırının altında kalmıştır. Emeklilerin büyük çoğunluğu da aynı şekildedir.
Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin normal alması gereken gıda giderlerinin toplamıdır. Bu hesaplama yapılırken bir kişinin beslenebilmesi için alması gereken besin değerleri baz alınmaktadır. Ancak günümüzde birçok aile hayat pahalılığı yüzünden besin maddelerine ulaşamamakta bu da gelecek açısından özellikle çocuk ve genç yaştakiler için sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. En başta alınması gereken et ve süt ürünlerinin fiyatları sürekli değişim gösterdiğinden dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız bu tür ürünleri sofralarında görememektedir.
Bu tür sorunların temel nedeni önce enflasyon, sonra da gelir adaletsizliğidir. Bir ülkede ekonomik büyümeden her vatandaş yararlanmalıdır. Millî gelirden herkes pay almalıdır.2022 yılının ikinci yarısında elde ettiğimiz büyüme içinde en büyük pay %24 ile bankacılık ve finans sektörü olmuştur. İdeal olanı ekonomik büyümeden en büyük payı üretim sektörünün almasıdır. Üretim harici gelişen büyüme rakamları geçicidir ve kısa sürede biter.
Yoksulluk sınırı ise dört kişilik bir ailenin gıda harcamalarına ilaveten eğitim, barınma, korunma, sağlık gibi temel harcamaları da eklenmek suretiyle elde edilen rakamdır. Eylül ayında yoksulluk sınırı 22377 TL olarak açıklanmıştır. Bu kadar yüksek maaş alan ülkemizde kaç kişi vardır bilemiyorum ama tahmin yapmak gerekirse toplam nüfusun %15-20 si kadardır. Geri kalan çalışan nüfusun %80 i yoksulluk sınırının altında çalışmaktadır.
Ücret ve maaşlarda yapılacak zam oranı belirlenirken yoksulluk sınırının baz alınması son derece zor ve hatta imkansızdır. Ancak açlık sınırı baz alınarak artışlar yapılmalıdır. Çünkü ülkemizde asgari ücret normal ücret seviyesine gelmiştir.
Açlık sınırı eylülde bir önceki aya göre 385 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 244 lira artarak 14 bin 710 liraya çıktı. Son bir yılda açlık sınırı 4 bin 39 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 5 bin 869 lira arttı.
Emekliler için tabloya bakıldığında ise durum daha da vahimdir. Çünkü yaklaşık aileleriyle birlikte 30 milyon kişi açlık sınırının altında yaşam savaşı vermektedir.
Ağustos ayında TÜİK in açıkladığı enflasyon oranları TÜFE %81 ÜFE ise %144 olarak verilmiştir. Ancak yaşadığımız enflasyon açıklanan rakamların neredeyse iki katıdır. Bağımsız bilim insanlarından oluşan ENAG a göre ise enflasyon oranı %181 dir. Bana göre gerçek enflasyon TÜFE ile ÜFE’nin ortalaması olan %110 dur.
Ücret ve maaşlar TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranları baz alınarak ve geçmişe dönük oranlar dikkate alınarak yapılmaktadır. Yukarıdaki bilgiler ise TÜİK in açıkladığı enflasyon oranları ile bağdaşmamaktadır ve TÜİK yanlış hesaplama yapmak suretiyle milyonlarca insanın ekmeğine mâni olmaktadır.
Yukarıda görüldüğü gibi asgari ücretli ve emekliler her dönem enflasyon yüksekliği nedeniyle açlık sınırının altında gelir elde etmektedirler. Dolayısıyla verilen ücret ve maaş zamları çok kısa bir sürede enflasyonun altında ezilmektedir. Bunun çözüm yolu ise her ay TÜİK tarafından açıklanan Tüfe oranları baz alınarak ücret ve maaşların güncellenmesidir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist