Uzun yıllardan bu yana devam eden gıda fiyatlarının yükselişi ve bunun getirdiği olumsuzluklar, geleceğe bakış açısından değerlendirmeler, alınan birtakım önlemler gündemde kalmaya devam ediyor ve fiyatların kontrol altına alınması bir türlü sağlanamıyor.
Hatırlayacağınız üzere bundan birkaç yıl evvel bazı bölgelerde tanzim satış mağazaları oluşturulmuş, ancak sınırlı şekilde dağıtılan tarın ürünlerine herkesin ulaşması mümkün olmamıştı ve saatlerce beklemek zorunda kalan vatandaşlarımızı izlemiştik. Mağazaların yurt genelinde yeterli sayıda olmadığı gibi, zincir marketlerdeki fiyatlarla kıyaslandığında aradaki fark çok azdı. Dolayısıyla amacına ulaşamadığı için sistemden vazgeçildi.
Yıllardan bu yana devam eden gıda sektörünün problemleri bir türlü çözülemediğinden fiyat kontrolleri de yapılamayınca sektör durma noktasına geldi. Üretici ile son tüketici arasında oluşan astronomik farklar bir türlü kapanmak bilmedi. Ayrıca çiftçinin olmazsa olmaz olan üretim girdilerinin (gübre, mazot, ilaç, fide, işçilik vd.) sürekli zamlandığı için çiftçilerimizin maliyetlerini kurtarmamaya ve bunun sonunda ise ekim alanlarının boş kaldığı, çiftçi tarafından zarar etme endişesiyle ekilmediği görüldü. Örneğin üreticinin 2 TL ye sattığı bazı ürünlerin pazarda satış fiyatı 15 TL’yi aştı.
Hükümetin çiftçilerimize yönelik bazı destek programları uygulanmasına rağmen gıda fiyatları sorunu devam ediyor. Buradan anlaşılıyor ki verilen destekler tekrar gözden geçirilerek mümkün olduğu ölçüde çoğaltılmalıdır. Örneğin mazot ve gübreden alınan ÖTV ve KDV çiftçiden alınmamalıdır. Akaryakıt ve gübre ithal geldiği için döviz kurlarına bağlı olarak sürekli yükselmekte olduğundan çiftçinin önünü görememesine sebep olmaktadır. Bir diğer konu da tarım kredi kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının ödenememesi nedeniyle çiftçinin borç batağına saplanması hatta icra ile karşı karşıya kalmasıdır. Soruna kesin çözüm ancak çiftçi borçlarının faizlerinin silinerek ana paranın uzun vadeye yayılmasıyla oluşacak olan çiftçinin önünün açılmasıdır.
Tarım kredi kooperatifleri satış mağazalarında 40 üründe indirim yapılacağı ilan edilmişti. İndirimin başladığı günlerde sadece birkaç üründe az miktarda indirim gözlendi ve bazı ürünler (et, süt gibi) satılmıyordu. Yani bu da çözüm olmadı.
Tarım sektörünün sorunlarının çözülebilmesi ancak ve ancak sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikasının uygulamaya konulması ile mümkün olacaktır. Sıkı ve sürdürülebilir tarım politikası içi ne kastettiğimi açıklamaya çalışalım; Günümüzde çiftçilerimiz kendilerince yaptıkları tahminlerle ekim yapmaktadır. Yani bu yıl soğan çok para yaptı diye önümüzdeki yıl çoğu çiftçilerimiz soğan ektiği için piyasada soğan için arz fazlası oluşmakta ve arz talep kanununa göre fiyatı düşmektedir. Aynı şekilde bu sene patates para yapmadı diye önümüzdeki yıl çiftçilerimizin çoğu patates ekmediği için piyasada patatesi için arz azlığı oluştuğundan arz ve talep kanununa göre patatesin fiyatı yükselmektedir. Hal böyle olunca üretici de tüketici de memnun kalmamakta ve problemler fiyat sarmalında dönüp gitmektedir. Çözüm aşağıdaki şekilde olabilir;
Öncelikle tarım ürünleri için yurt içi ve ihracat miktarlarımız zaten bellidir ama hesaplanmalıdır.
Hükümet coğrafi bölgelerimizde en verimli yetişen tarım ürünlerini belirlemelidir.
Örneğin patates İç Anadolu ve Orta Anadolu da yetiştiğini varsayarsak bu bölgelerde yerel yönetim birimlerinin çalışmaları sonunda ekim alanlarından ne kadar patates alınabileceği ve bunların dağılımı yapılmalıdır.
Belirlenen bölgelerde ihtiyacımıza göre ekim yapılması sağlanmalıdır. Burada en öneli konu ekim sırasında devlerin çiftçilere vereceği destektir. Bir miktar işçilik için nakit, mazot, gübre ilaç desteği verilmelidir ve çiftçinin maliyetinin hesaplanarak uygun bir kar oranı ile ürün devlet tarafından satın alınmalı ve devlet tarafından anlaşmalı marketler aracılığıyla son tüketiciye ulaştırılmalıdır.
Öte yandan Vanezuella, Sudan gibi ülkelerde toprak kiralayarak tarım ürünleri üretmeye çalışıyoruz. Bunun için de önce kendi vatanımızda boş bulunan ekim alanları yerel yönetim birimlerinin çalışmaları ile belirlenerek ve devlet desteği sağlanarak ekim alanlarının boş kalması önlenmelidir.
Dünyada gıda fiyatlarına gelince devam eden ve ne zaman biteceği belli olmayan Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle gündeme gelen gıda krizi, Sn. Cumhurbaşkanımızın girişimleri ile açılan tahıl koridoru hizmete girdikten sonra problem çözülmüştür.
Diğer yandan gübre fiyatlarının sürekli artması nedeniyle gıda fiyatlarının yükselme riski de yazılı basında yerini almıştır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart&Poors tarafından sürdürülebilir olmayan derecede yüksek gübre fiyatlarının gıda fiyatları bir risk oluşturuyor. S&P nin açıklaması aynen aşağıdaki şekildedir.
Gübre fiyatlarının Covid-19 salgını sonrası yaşanan arz kesintileri, Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin’in ihracat kısıtlamaları nedeniyle tarihi ve sürdürülemez seviyelere ulaştığı aktarıldı.
Fosfat, üre ve potasyum fiyatlarının son iki yılda sırasıyla yaklaşık yüzde 190, yüzde 170 ve yüzde 280 arttığı kaydedilen açıklamada, sürdürülebilir olmayan derecede yüksek gübre fiyatlarının, gıda güvenliği için bir risk olduğu uyarısında bulunuldu.
Açıklamada, çalkantılı pazarın, dünyanın en büyük gübre ihracatçısı Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması gereğini de gösterdiği belirtildi.
S&P’nin açıklamasında, “Bu değişimin gerçekleşmesi için gereken yatırımlar; yüksek enflasyon, arz kıtlığı ve azotlu gübreler için endüstriyi karbondan arındırma amaçlı düzenlemelerin şekli ve maliyetine ilişkin belirsizlikler nedeniyle engelleniyor.” değerlendirmesi yer aldı. (AA)
Avrupa’da tedarik zincirlerinde büyüyen sorunlar, Ukrayna’da devam eden savaş ve yükselen enerji ile lojistik maliyetleri nedeniyle gıda fiyatlarının endişe verici boyutlara ulaşması bekleniyor. Bu durum aşırı kuraklık nedeniyle daha da artabilir.
Euro Bölgesi’nde, ağustosta yıllık enflasyon enerji fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüzde 9,1 ile kayıtlardaki en yüksek seviyeye çıkarken, enflasyonun ana bileşenleri incelendiğinde en yüksek yıllık enflasyonun yüzde 38,3 ile enerjide, hemen arkasından ise yüzde 10,6 ile gıda, alkol ve tütün ürünlerinde gerçekleşmesi dikkati çekiyor.
Her ne kadar Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyatlarının ağustosta bir önceki aya göre yüzde 1,9 gerilediğini bildirmiş, böylece fiyatlar 5 ay üst üste küresel ölçekte gerilemiş olsa da Avrupa’da hane halkına gıda fiyatlarının yansımasının gelecek dönemde giderek artış yönünde olması bekleniyor.
Uzmanlara göre, özellikle son dönemde Avrupa’da etkisini giderek artıran sert iklim koşullarının ve aşırı sıcakların gelecek dönemde tarım alanlarından alınacak toplam mahsulü ciddi seviyede azaltması, bunun da gelecek dönemde marketlerdeki gıda fiyatlarını daha da artırarak, yoksul ve dar gelirli kesimi daha da zorlaması bekleniyor.
Örneğin, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından bu yılın ağustos ayında hazırlanan “Avrupa’da Kuraklık 2022” raporunda, AB genelinde hasat tahminleri yaşanan aşırı kuraklık nedeniyle şimdiden son beş yıllık ortalamaya kıyasla tahıl ve mısır için yüzde 16, soya fasulyesi için yüzde 15, ayçiçeği için ise yüzde 12 aşağı çekilmiş durumda.
Avrupa ülkelerinde söz konusu tarımsal üretim düşüşünün domino etkisi ile diğer gıda ürünlerine yayılması (et ve süt ürünleri) market raflarında fiyatların ciddi seviyede artmış olan gıda fiyatları üzerindeki enflasyon baskısını artırması bekleniyor.
Avrupa Birliği’nin 27 üyesinin bu yılın temmuz ayında gıda emtia fiyatları gösterge cetveline bakıldığında, AB genelinde bazı temel gıda ürünlerindeki yıllık fiyat artışının küresel fiyat artışı ile kıyaslandığında oldukça üzerinde olması dikkati çekiyor.
Örneğin, bu yılın temmuz ayı itibarıyla buğdayda yıllık fiyat artışı 23,7 ile AB’de yüzde 68,5’e kadar yükseldi. Makarnalık buğday ise yine aynı dönemde yıllık bazda küresel ölçekte 31,5 artarken, birlik içerisinde ortalama yıllık yüzde 87,7 artış kaydetti. Mısır ise dünya genelinde temmuz itibarıyla yıllık bazda yüzde 9,8 artarken, AB’de ise yıllık yüzde 24,6 yükseldi.
Yıllık bazda incelendiğinde Avrupa’nın özellikle bazı temel gıda ürünlerinde gelecek döneme ilişkin ciddi endişe verici işaretler verdiğini söylemek mümkün. Yine dünya genelinde bu yılın temmuz ayında sığır eti küresel ölçekte yıllık bazda artışla yüzde 4,6’da kalırken, AB genelinde 27,8’e kadar yükseldi.
Küresel ölçekte katı yağ fiyatı aynı dönemde yıllık bazda yüzde 24,9 artarken, AB genelinde yıllık bazda yüzde 81,3, peynir fiyatı ise dünyada yıllık bazda yüzde 23,2 yükselirken AB genelinde yıllık yüzde 43,6 artış kaydetti.
Yine AB genelinde bu yılın temmuz ayı için açıklanan gıda fiyatları endeksi yıllık bazda ekmek ve mısır gevreği için yüzde 15,3, et ürünlerinde 13,5, süt, peynir ve yumurtada ortalama yüzde 17,3, katı ve sıvı yağlarda yüzde 31,6 ve şekerde yüzde 7,7 artış gösterdi.
AB’den ayrılan İngiltere’de ise giderek büyüyen ve ekonominin geleceği açısında risklerin başında görülen iş gücü açığı gıda fiyatlarının daha da artmasına neden olan bir diğer önemli temel unsur.
Üstelik gelecek dönemde ekonominin tüm sektörlerinde yaklaşık 1,3 milyon seviyesinde olan kalifiye işgücü açığının tarım ve hayvancılık sektörlerindeki yansımasının üretim ve fiyatlar üzerindeki etkisinin ciddi boyutlarda olması bekleniyor.
İngiliz Perakende Konsorsiyumu (BRC) verilerine göre, ülkede marketlerdeki gıda fiyatları bu yılın ağustos ayında bir önceki ayda kaydedilen yüzde 4,4’lük yükselişi de geride bırakarak yüzde 5,1 arttı.
Ülkede taze gıda ürünleri aynı dönemde 2008 finans krizinden bu yana en sert artışını kaydederek yüzde 10,5 yükseldi.
İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) projeksiyonlarına göre bu yılın temmuz ayı itibarıyla yüzde 10,1’e yükselerek 40 yılın en yüksek seviyesinde olan enflasyonun gelecek dönemde daha da artması bekleniyor.
Yine temmuz verilerine göre, İngiltere’de gıda fiyatları 12,7 artarak son 20 yılın en yüksek artışını kaydetti.
Banka ülkede enflasyonun bu yılın sonuna doğru yüzde 13’e ulaşmasını beklerken, düşünce kuruluşu Resolution Foundation enflasyonun gelecek yılın başında yüzde 15’e ulaşabileceği öngörüsünde bulunuyor.
İngiltere’de artan gıda fiyatları karşısında, ülkenin önde gelen süpermarketleri nisan ayından bu yana bazı temel gıda ürünlerinde fiyatlarını ya düşürerek ya da yıl sonuna kadar sabitleyerek talebi canlı tutmaya çalışıyor.
İngiliz perakende zinciri Morissons, yaklaşık 500 temel gıda ürününde fiyatlarını ortalama yüzde 13 azaltacağını, Asda ise bazı ürünlerde fiyatların yıl sonuna kadar sabitleneceğini duyurmuştu.
Uzmanlar son dönemde enerji faturalarında ve gıda fiyatlarında yaşanan artış nedeniyle Avrupa genelinde giderek daha fazla yoksul ve dar gelirlinin gıda bankalarından beslenmek zorunda kalacağı öngörüsünde bulunuyor.
Avrupa Gıda Bankaları Federasyonu verilerine göre (FEBA), sadece 2020 yılında 29 ülkede 335 gıda bankası yoluyla yaklaşık 12,8 milyon kişiye 860 bin ton gıda yardımı yapıldı.
İngiliz Parlamentosu’nun verilerine göre dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında ilk sıralarda yer alan ülkede 2021 itibarıyla 4,2 milyon hane gıda güvenliğinden yoksun olarak tanımlanıyor.
Ülkede bu tanım nüfusun yeterli geliri olmadığı için düzenli öğünlerini yiyemeyen, yeterli beslenemeyen kesim için kullanılıyor. 1.400 gıda bankasının bağlı olduğu yardım kuruluşu Trussell ise, 2022 yılında 2,1 milyon kişiye gıda yardımında bulundu.
Ülkede gıda bankalarına başvurmak zorunda kalanların sayısı ise 5 yıl öncesine kıyasla yüzde 81 artmış durumda. (AA)
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere gıda fiyatları sadece bizde değil tüm Avrupa ülkelerinde problem olmaya devam ediyor. Ancak TÜİK için açıkladığı gıda enflasyonu bizde %90 olmasına karşın dünyada %30 dur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist