Refah seviyesi insanların gelir seviyesi ile doğru orantılıdır. Bir ülkenin diğer bir ülke ile refah seviyesinin belirlenmesinde en çok kullanılan ekonomik gösterge fert başına düşen millî gelir miktarıdır. Dolayısıyla milli gelirin adaletli şekilde dağıtılması toplumun refah seviyesi bakımından ayrı bir önem taşır. Bunu adaletli gelir dağılımı olarak da söyleyebiliriz. Buradan yola çıkarsak ülke halkının refah seviyesi milli gelirinin yüksekliğine bağlıdır. Millî gelir ne kadar yüksek ise fert başına düşen milli gelir de o kadar artacağından refah seviyesi de yüksek olacaktır.
Toplumsal refah, genelde tollumdaki tüm fertlerin refahlarının toplamıdır. Refah ölçümümde para veya fayda ölçü olarak kullanılır. Ülkemizde maalesef refah düzeyi son yıllarda azalmıştır. Çünkü gelir düzeyimiz enflasyonun altında kaldığı için özellikle dar ve sabit gelirliler geçim sıkıntısı içindedir. Refah düzeyimizin yükselmesi ancak ve ancak ücret ve maaşların enflasyonun üzerinde yapılabilecek artışla mümkün olacaktır. Halkın alım gücü yükselmeli, hayat pahalılığı sorunu ortadan kalkmalıdır. Ancak bu söylemeye çalıştıklarımızın gerçekleşmesi için öncelikle enflasyonun düşmesi ve üretim kaynaklarının en verimli ve en doğru biçimde kullanılmasına bağlıdır.
Hükümetin geçtiğimiz aylarda ortaya koyduğu yeni ekonomik model, üretime odaklı büyümenin yanında toplumun refah düzeyini arttırabilmek amaçlıdır. Zaten hiçbir hükümet vatandaşının düşük refah düzeyinde yaşamasını istemez ve toplumun refah düzeyinin yükselmesi temel görevlerinden sadece bir tanesidir.
Bir ülkede genel refah seviyesinin yükselmesi için düşük ücretle çalışan sayısının azaltılması ve üretim faktörünün arttırılması ile mümkündür. Birleşmiş milletlerin birkaç ay önce yayınladığı raporda ülkemizde 14,8 milyon kişinin açlık sınırının altında yaşadığı belirtilmiştir. Daha da ötesi artan ekonomik zorluklar nedeniyle asgari ücret ülkemizde normal ücret seviyesine gelmiştir. Ülkelerde dar gelirlilerden çok orta gelir grubunun oluşması refah seviyesinin yükselmesinde olumlu bir etkendir. Orta gelir grubunun oluşması ve çoğalması, aynı zamanda gelir dağılımının adaletli olduğunun bir göstergesidir. Gelir dağılımı ise vatandaşların milli gelirden aldıkları payın doğru şekilde yansımasıdır. Nüfusun bir kısmının gelir dağılımında fazla pay alması durumunda refah seviyesi ve gelir adaleti sağlanamadığı anlamı çıkar.
Hükümetlere sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, gelirlerin adil dağılımı, sosyal hizmetler açısından önemli görev düşmektedir. Ancak hükümetlerin görevi bunlarla da sınırlı değildir. Devletin izlediği veya izlemeye çalıştığı istihdam, ekonomik büyüme, konut ve çevre politikaları da refah seviyesini etkileyecektir.
Refah kelime anlamı olarak maddi problemi olmayan, istediğini satın alabilen, istediğini yiyip giyebilen şeklinde tanımlanabilir. Toplumda refah seviyesi yüksek olan kişilerin maddi gelir problemi yoktur.
Refah seviyesi konusunda çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde açıklanan küresel refah endeksi raporuna göre 2019 yılında Türkiye, 167 ülke içinde 91, sırada yer almıştır. Ülkemizde son yıllarda yaşadığımız ekonomik sorunlar nedeniyle refah seviyemiz düşmüştür. Hatta daha da ötesi refah seviyemiz Suriye ve Lübnan’dan daha gerisinde kalmıştır.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Legatum Enstitüsü’nün her yıl yayınladığı Global Refah Endeksi’nde Türkiye 2011 yılında 66’ncı sıradayken 2021 sıralamasında 93’üncülüğe gerilemiş durumda. 12 temel alanda 300 indikatör incelenerek hazırlanan endeks tüm dünyada siyasetçilerin toplumlara sözünü verdiği refahın ne seviyede olduğunu bağımsız şekilde ortaya koymayı hedefliyor. Bu araştırma Türkiye’deki refah kaybını net biçimde ortaya koyuyor.
SON 10 YILDA EN ÇOK REFAH KAYBEDEN ÜLKELER
ÜLKE 2011 SIRASI 2021 SIRASI SIRA KAYBI
VENEZUELLA 110 147 37
TÜRKİYE 66 93 27
LİBYA 128 154 26
LÜBNAN 86 109 23
SURİYE 136 158 22
Yukarıdaki bilgilerde de görüldüğü gibi ülkemiz refah seviyesi son 10 yılda 27 basamak geriye düşmüştür. Danimarka, İsveç ve Norveç’in en refah yaşanan ilk üç ülke olarak sıralandığı listede Almanya 9’uncu, İngiltere 13’üncü, Japonya 19’uncu, ABD ise 20’nci sırada yer almıştır. Bu ülkelerin sıralamadaki yerleri 10 yıl önce ile hemen hemen aynı kalmıştır. Türkiye’nin sıralamada en yüksek olduğu parametre 54’üncülükle ‘altyapı ve piyasalara erişim’. Ekonominin kalitesinde ise Türkiye 62’nci sırada yer bulabildi. Türkiye’nin eğitimde sıralamadaki yeri 78’incilik iken sağlıkta 58’inci sırada yer aldı.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist