Elif KARACA

OECD Türkiye Masası Şefi Gabriel Machlica, TCMB’nin yüksek enflasyona rağmen politika faizinde değişikliğe gitmediğini, güven ortamı sağlanabilmesi için politika faizinin artırılmasının büyük önem taşıdığını söyledi.

DÜNYA’ya konuşan Machlica, negatif reel faizin yatırımcı güveni üzerinde baskı oluşturup, lirada büyük kayıplara neden olduğunu belirterek, “Enflasyon pek çok OECD ülkesinde merkez bankası hedeflerinin üzerinde yer alıyor, ancak Türkiye’de şu anda gelişmiş ekonomilerden çok daha yüksek bir enflasyon oranı görülüyor” dedi.

Türkiye’nin enflasyon beklentilerinin de yukarı yönlü olduğuna dikkat çeken Machlica, “Bu çerçevede, enflasyon beklentilerinin sabitlenmesi ve güven ortamı oluşturulabilmesi için, politika faizinin artırılması ve para politikasına duyulan güvenin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin COVID-19 sonrasında güçlü bir toparlanma yaşadığını, 2021’de ekonomik büyüme, güçlü ihracat ve yüksek tüketici harcamaları sayesinde OECD bölgesindeki en güçlü büyüme oranlarından birini elde ettiğini, ancak dünya ekonomisinin yavaşlamaya başladığını belirten Machlica, Türkiye küresel tedarik zinciri sıkıntılarından fayda sağlasa da zayıflayan küresel talebin ekonomisi üzerinde etkili olacağını ifade etti. Machlica inatçı yüksek enflasyonun hanehalklarının alım gücünü zayıflattığının, artan belirsizlik ve enflasyonun da yatırımlar üzerinde etkili olduğunun altını çizerek, Türkiye gibi emtia ithal eden ekonomilerin artan cari denge riskleriyle karşı karşıya kalacaklarını söyledi.

Ukrayna’daki savaş nedeniyle emtia fiyatlarının artmasıyla yükselen enflasyon, Fed ile birlikte çok sayıda merkez bankasını politika faizini artırmaya yöneltti. Siz yüksek enflasyonun kalıcı olacağını, buna küresel çapta bir resesyonun eşlik edeceğini düşünüyor musunuz?

Yayınladığımız son OECD Ekonomik Görünüm raporu temel olarak gelişmiş ekonomilerde zayıf ekonomik büyüme ve yüksek enflasyon oranlarına işaret ediyor. Gelişmiş ekonomilerin büyük bölümünde enflasyonun yüksek kalmasını bekliyoruz. Gelecek yıl biraz daha ılımlı hale gelse de riskler yüksek. OECD ülkelerinde enflasyonun 2023’te %6’ya gerilemeden önce 2022’de yüzde 8,5’e ulaşması bekleniyor. Bu beklentimiz küresel enerji fiyatlarındaki zirvenin aşıldığı ve tedarik zinciri kısıtlamalarının kademeli olarak azalacağı varsayımına dayanıyor. Ekonomik büyümedeki yavaşlama ve pandemi ile ilgili mali tedbirlerin sona ermesi de tüketici fiyatları üzerindeki baskıları hafifletecektir. Dünya çapında ekonomik aktivite önemli ölçüde yavaşlayacak, ancak resesyon beklemiyoruz. Dünya ekonomisi 2022 ve 2023’te yaklaşık %3 dolayında büyüyecek. Rusya’dan Avrupa’ya enerji ihracatı konusunda öneli bir potansiyel risk söz konusu. Tamamen durdurulursa, reel GSYİH büyümesi zayıflayacak ve enflasyon belirgin şekilde daha yüksek olacak. Tahminlerimize ilişkin bir diğer belirsizlik alanı, enflasyondaki patlamanın enflasyon beklentileri ve işgücü piyasaları yoluyla ikinci tur etkilere ne ölçüde yol açacağına ilişkin. Üstelik COVID-19 salgını henüz bitmedi. Yeni varyantlar ortaya çıkabilir, bunlar ekonomik aktiviteyi engelleyebilir ve enflasyonu artırabilir.

Fed yumuşak bir iniş yapabilecek mi yoksa enflasyonun düşmesi için resesyon kaçınılmaz mı? Bunun Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler üzerinde ne gibi etkileri olacak?

Tahminlerimiz, Fed’in faiz oranının 2023 yılı sonuna kadar %3-3,25 seviyelerine ulaşacağı yönünde. ABD’de GSYİH büyümesinin 2021’deki %5,7’den 2023’te %1,2’ye düşmesi, enflasyonunun ise Fed’in %2 hedefinin üzerinde kalması bekleniyor. Sadece ABD’de değil, diğer gelişmiş ekonomilerde de daha yüksek politika faiz oranları küresel finansal koşulların önemli ölçüde sıkılaşmasına yol açacak. Gelişen ekonomilerin daha kıt ve yüksek maliyetli finansmanla ilgili kırılganlıkları ve bununla ilgili endişeler artıracak. Türkiye gibi emtia ithal eden ekonomiler, küresel emtia fiyatları nedeniyle artan cari denge riskleriyle karşı karşıya kalacak.

Para politikası kredibilitesi güçlendirilmeli

Gelişmiş ekonomiler %7-8’lik bir enflasyon ortamında büyük kaygılar yaşarken, Türkiye’de enflasyon %70’i aştı. Ancak hükümet klasik ekonomik reçeteler yerine düşük faiz oranlarıyla enflasyonu düşürmeye çalışan farklı bir politika uygulamaya devam ediyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Türkiye enflasyonu kontrol altına almak için ne tür politikalar izlemeli?

OECD ülkelerinin büyük bölümünde enflasyon merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyrediyor. Pek çok ülkede politika faiz oranları artırılıyor, nicel sıkılaştırma çerçevesinde merkez bankalarının bilançolarının küçültmesine tanık oluyoruz. Türkiye’de ise TCMB, Eylül 2021’den bu yana politika faizini 5 puan indirdi ve yüksek enflasyona rağmen bu yıl hiç değişiklik yapmadı. Negatif reel faiz yatırımcı güveni üzerinde baskı oluşturdu ve liranın büyük oranda değer kaybetmesine neden oldu. Türkiye’de şu anda gelişmiş ekonomilerden çok daha yüksek bir enflasyon oranı görüyoruz. Ayrıca, enflasyon beklentileri yukarı yönlü. Bu çerçevede, enflasyon beklentilerinin sabitlenmesi ve güven ortamı oluşturulabilmesi için politika faizinin artırılması ve para politikasının kredibilitesinin güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisi üzerinde ağırlıklı olarak hangi faktörlerin etkili olacağını düşünüyorsunuz? Türkiye’nin ekonomik görünümü hakkında neler söylemek istersiniz?

Türkiye, COVID-19 salgınının ardından güçlü bir toparlanma yaşadı. 2021’de ekonomik büyüme, güçlü ihracat ve yüksek tüketici harcamaları sayesinde OECD bölgesindeki en güçlü büyüme oranlarından biriydi. Ekonomik aktivite 2022’nin ilk yarısında da güçlü kaldı. Ancak dünya ekonomisi yavaşlıyor. Küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklardan avantaj sağlansa da küresel talepte zayıf büyüme Türkiye ekonomisini etkileyecektir.

Diğer taraftan, inatçı yüksek enflasyon hanehalklarının satın alma gücü üzerinde baskı oluşturuyor. Yüksek belirsizlik ve enflasyon yatırımlar üzerinde de etkili. Dolayısıyla Türkiye’de ekonomik büyümenin 2021’deki %11’den 2022’de %3,7’ye ve 2023’te %3’e gerilemesini bekliyoruz.