Yaşı 50 ve üzerinde olan vatandaşlarımızın hatırlayacağı üzere 1970 li yıllarda ülkemizde döviz kullanımı, taşınması vs. yasaktı. Sanayi devriminden önce ithalat yapmak da gündemde değildi. İthalat ancak yabancı uyruklu kimseler tarafından yapılmaktaydı ve dolayısıyla mal kıtlığı yaşanıyordu.

Söylediğim gibi ülkede arz ve talep dengeleri bir türlü denk değildi ve talep her zaman arzdan fazla oluşmaktadır. Ülkede enflasyon en yüksek seviyelerdeydi ve üç haneli rakamlarla ifade ediliyordu.

1980 li yıllarda rahmetli Turgut Özal iktidara geldikten sonra yerli üreticilerin izlediği fiyat politikalarından şikayetçi olduğunu her platformda üzülerek açıklamalarda bulunuyordu. Ülkede pahalılığın önlenmesi konusunda izlenecek politikalar hakkında yoğun çalışma içinde bulunmuştu. Ülkede yaşanan yüksek enflasyona engel olmak, kalite ile rekabet koşullarını oluşturmak amacıyla ithalatı serbest bırakmıştı. Sadece ithalatçı belgesi almak kaydıyla her vatandaşımız TSE uygunluk belgesine haiz istediği her ürünü yurt dışından getirip >Türkiye’de satışını yapabilmekteydi. Daha sonra iyice yumuşatılan ithal atçılık konusunda belge isteği de ortadan kaldırıldı.

Artık Türkiye’de döviz kullanmak, tasarrufunu yapmak, ticari ve sanayi işlemlerinde değerlendirmek serbest duruma gelmişti. Başka bir deyişle tarihe 24 Ocak kararları ile geçen serbest piyasa ekonomisi hayata geçirilmişti. İthal yoluyla sağlanan ürünlerin satış fiyatı döviz kuru ile fiyatının çarpılmasıyla oluşan TL fiyatı ile değerlendirilmekteydi. Vadeli, satışlarda ise vade sonunda döviz kurunun alabileceği değer tahmin edilerek fiyat oluşumu sağlanmaktaydı.

Döviz kurlarının yukarı veya aşağı doğru hareketliliği ekonomi açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla kurların hareketliliği ve izlenecek yol konusunda merkez bankaları da birtakım yollar izlemektedir.

Bir ülkede yabancı ülkelerin para birimleri döviz olarak tanımlanır. Örneğin dolar, Euro, sterlin, ruble, riyal ülkemizde dövizdir. Almanya, İngiltere, Fransa için ise TL döviz olarak tanımlanır. Herhangi bir ülke parasının başka bir ülke parası karşısındaki değer ise döviz kuru olarak adlandırılır. Örneğin Almanya’da yaşayan bir kimse için TL kuru 0,60 Euro’dur. Euro kuru bizim için 16,5 TL’dir.

Bir başka döviz ölçüsü ise paritedir. İki yabancı ülke parasının birbirine oranına parite denilmektedir. Örneğin bugün i.in 1 euro,1.10 USD değerindedir.

Ülkeler kendi parasını diğer ülke paralarıyla değer açısında ilişkilendirme yöntemine ise döviz kuru politikası denilmektedir. Döviz kuru politikaları sabit kur ve dalgalı kur politikası olmak üzere iki bölümde incelenir.

Sabit kur rejiminde ülke parası dış değerinin merkez bankası tarafından sabit (belirli) kurla yabancı para değerinin eşitlenmesi işlemidir. Para değeri belirlendikten sonra ancak merkez bankası tarafından değeri değiştirilebilir. Ülkemizde 1999 yılında Ecevit döneminde sabit kur politikası uygulanmaktaydı ve dolar kuru o dönemdeki para ile uzun süre 685 TL olarak kaldı. Ancak 2001 yılında bir toplantıda anayasa kitapçığının fırlatılması ile başlayan ekonomik kriz ortamında 1,500,000 TL ye çıkmıştı. Yani paramız %250 değer kaybetmişti ve ticari hayat bir süreliğine donmuştu. Çünkü hiçbir iş insanı yarını görmüyordu. Şu anda da benzer bir ekonomik krizi maalesef yaşamaktayız. Sabit kur politikası da çeşitli şekillerde uygulanabilir. Peg politikası yerli para birden fazla yabancı paranın oluşturduğu bir fona endekslenir. Peg politikası da katı peg politikası ve yumuşak peg politikası olmak üzere ikiye ayrılır.

Katı peg politikasında hiçbir şekilde döviz kurlarına müdahale edilmez. Kur herhangi bir fona bağlanmışsa hangi para birimine göre değerlendirme yapılmışsa o paranın hareketine göre değişir. Bu politika uygulamasında merkez bankasının fonksiyonu yoktur.

Yumuşak peg politikasında ise hükümet veya merkez bankası kuru düzenlemekte rol oynayabilir. Bu sistemde ekonomik gelişmelere göre merkez bankası kura müdahale edebilir.

Dalgalı kur politikasında yerli para birimi yabancı para para birimleri ile ilişkisinin para piyasalarında belirlenmektedir. Günlük veya belirli zamanlarda arz ve talep durumuna göre döviz kurunu piyasa belirler. Tam dalgalı kur sisteminde merkez bankası hiçbir zaman döviz kurlarına müdahale etmez ve kurlar tamamen piyasa koşullarına göre belirlenir. Müdahale edilebilen dalgalı kur politikasında ise merkez bankası kurdaki değişime müdahale edebilir. Örneğin döviz kurları yükselme eğiliminde ise merkez bankası diğer bankalar aracılığıyla piyasaya döviz satarak arzı artırır ve azalan talep kanununa göre döviz kurları kendiliğinden düşer. Döviz kurlarının azalmasında ise (ülkemizde az rastlanan bir durum) merkez bankası bankalar aracılığıyla döviz alımı yapar ve arz azaldığından talep fazlası ortaya çıkar ve döviz kurları yükselir.

Ülkemizde şu anda Sayın Dr. Mahfi Eğilmez’in  Döviz kuru rejimleri ve Türkiye uygulaması yazısında değindiği gibi yumuşak dalgalı kur politikası izlenmektedir. Geçtiğimiz eylül ayında politika faizlerinin düşürülmesiyle başlayan döviz kuru artışlarına merkez bankası müdahaleleri yapılmaktadır. Geçtiğimiz aralık ayında yürürlüğe giren kur korumalı mevduat sistemi ile kurlar %40 civarında düşürülmesine rağmen aralıktan bu yana yaklaşık %20 civarında arttığı ve merkez bankasının döviz sattığı gelen bilgiler arasındadır. Bazen merkez bankasının uyguladığı belirli bir bareme kadar müdahale etmeme politikası da uygulanabilir.

Ülkemizde genellikle döviz kurları enflasyonun üzerinde seyir izlemektedir. Dolayısıyla yıllık enflasyon %60 civarında tahmin edildiğine göre döviz kurlarının artışı yıllık %60 ın üzerinde olacaktır. Merkez bankasının yıl sonu dolar kuru tahmini 17 TL dir. Ancak tahminler her zaman tutmayabilir. Benim tahminin 2022 yılı sonu solar kuru 21 TL’nin üzerindedir.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist