Birkaç yıl önceye geri gidelim. Döviz fiyatları oldukça yükselmiş, dolar 8.5, Euro ise 10 TL civarında dolaşıyordu. Tabii ki doğal olarak başta gıda fiyatları olmak üzere her ürüne zam geliyor ve enflasyon da yükselme eğilimindeydi. Kasım 2020’den bahsediyorum.
Hazine ve maliye bakanı ile Merkez Bankası Başkanının değişimi ile birlikte düşüş eğilimine giren döviz fiyatları ülkede güven ortamını da sağlamış oldu ve dış yatırımcılar için Türkiye cazip duruma geldi.
Merkez Bankasının yeni başkanı faizleri yükseltince arz talep dengesi gereği dolar düşme eğilimine girmiş oldu. İktisat kanunu gereği faiz artarsa döviz düşer, faiz düşerse döviz yükselir. Bunun nedeni tasarruf sahiplerinin maksimum gelir elde etme çabasıdır. Başka bir deyişle faiz yüksek olduğu dönem tasarrufçular, dövizlerini bozdurarak faize yatırır. Tersi durumda ise faizler düşünce tasarruf sahipleri, faize yatırdıkları para ile döviz alarak döviz hesabına yönelirler. Dolayısıyla dövize olan talep yoğunluğu nedeniyle kur fiyatları yükselme eğilimine girer.
Döviz fiyatlarının düşmesi diğer bir yandan ekonomi güven endeksini arttırdığı için yabancı yatırımcılar güven ortamında yatırım yapar. Yabancı yatırımcıların gelmesi ülkeye döviz girdisi sağladığı gibi ülkede işsizliğin azalmasına, Merkez Bankası rezervlerinin yükselmesine, ülkede vergi gelirlerinin artmasına yardımcı olur. Daha da önemlisi enflasyon düşme eğilimine girer.
Ancak doların düşmesi yurt dışından gelen ürün fiyatlarının ucuz olmasını sağlayacağı için ülkede ithalat rakamları artar. İthalatın artması da cari açık, ithalatın ihracatı karşılama oranı gibi ekonomik göstergelerin dengesini bozabilir.
Doların yükselmesi ise bir yandan ihracat miktarını arttıracaktır. Çünkü üreticiler ihracat yapmak için yurtdışı Pazar arayışlarına hız verecektir. Her işletmenin amacı maksimum karı sağlamak olduğuna göre yüksek kur fiyatlarından da üreticiler veya ihracatçılar faydalanmaya çalışacaklardır. Daha da ötesi üreticiler yerli piyasada ürünleri daha ucuzlayacağı için kurun yüksek olduğu dönemlerde yurt içine ürün satmayacak, yurt dışını tercih edeceklerdir. Çok az ihtimal de olsa bu durum yurt içinde ürün kıtlığı nedeniyle fiyatların yükselmesine sebep olacaktır. Dolayısıyla enflasyon yükselecektir.
Faizlerin yükselmesi, kredi kullanan sanayicilerin kredi maliyetlerini yükseltecek, bu maliyetler de üretime yansıtılacak, dolayısıyla ürün maliyetleri yükselecektir. Başka bir deyişle enflasyonun yükselmesine sebep olacaktır.
Şimdi diyeceksiniz ki iki türlü de formül olmuyor. İşte Merkez Bankasının en önemli görevlerinden biri de budur. Para piyasalarımı en verimli, en dengeli şekilde uygulamak.
Yukarıda bahsettiğim bugünkü duruma gelecek olursak Kasım 2020’den bu yana ülkemize 20 milyar dolardan fazla yabancı para girdi. Bir de Merkez Bankası sıkı para politikasının devam edeceğini, yüksek faiz politikasını uygulayacağını açıklaması yurt içinde ve dışında ekonomik güveni sağladı. Bu durumda dolar, merkez Bankası politikaları değişmediği sürece 7 TL seviyelerinde seyrini sürdürür. Ancak Merkez Bankası faiz düşürmeye kalkarsa döviz kurları gene yükselme eğilimine girecektir ve tasarrufçular dövize yönelecektir.
Bugün için söylemek gerekirse bankalardaki TL hesapları artmış, döviz mevduatı hesapları azalmıştır.
Cumhurbaşkanımızın yüksek faize karşı olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Önümüzdeki süreçte faizleri düşürme talimatı gelirse döviz de yükselecek demektir.
Bizde döviz yükselince hemen herkes ürün fiyatlarını yükseltirken, döviz fiyatları düştüğü zaman kimse fiyatını düşürmüyor. Bunun sebebi denetim eksikliğidir. Ürün fiyatlarının denetimi yapılsa hiç kimse kendi işine geldiği gibi zam yapamaz.
Saygılarımla
ZAFER ÖZCİVAN