Güldağ: Dayanacak diyorduk, enflasyon yüzde 50’ye dayandı. Ocakta yıllık yüzde 48.7. Tabii TÜFE’den bahsediyoruz. ÜFE 93 küsur. Her ikisi de daha yüksek çıkabilirdi. Çıkmamasının en önemli nedeni elektrik ve doğalgazın enflasyon sepetindeki ağırlıkları düşürüldü. 2022’de sepetteki ağırlıkları daha az olacak. Hem elektrik hem doğal gaz bildiğiniz gibi Ocakta epey de yüklü zam görmüşlerdi. Sigaranın da ağırlığı düşürüldü. Ağırlığı artan otomobilde ise zam yok. Yazarımız Alaattin Aktaş yüzde 12 civarı olarak yaptığı Ocak TÜFE tahminini de bu gerekçeye dayandırmıştı. Aylık 11.1 geldi. Görünen o ki, tırmanış sürecek.
Ağaoğlu: Ben şöyle diyeceğim:- Piyasalarda aslolan faizdir. Enflasyon konuşuyorduk nereden çıktı dersen şunu söylüyorum: Piyasada ciddi bir dengesizlik görüyoruz. Enflasyon yüzde 50’ye dayanmış, mevduat faizleri 16-17, kredi faizleri 20-22 düzeyinde şu sıralar. Kur da görece yatay seyrediyor. Denge problemi var. Bu denge daima faizle kurulur. Biz faizi doğru yönetmediğimiz için onun etkisini ilkin kurda gördük, şimdi enflasyonda görüyoruz.
Güldağ: Soru şu: Devam edecek mi? Enflasyonda son 19 yılın rekorunu kırdık. Ama şimdi kurlar çok daha sakin. Tabii ki, enflasyonun tek nedeni kurlar değil ama çok önemli bir etken olduğu da inkar edilemez. Böyle giderse enflasyonun da gerilemesini bekleriz.
Ağaoğlu: Biz şu anda kurun artçılarını yaşıyoruz. Üretici fiyatları ikiye katlandı. TÜFE yüzde 50’ye merdiven dayamış olsa da bir o kadar fark tüketiciye aktarılmayı bekliyor. Bu arada, enflasyonun sebeplerinden birisi de benim. Çünkü kur ve enflasyon endişesi devam ederken bugün tüketeceğim malların bir kısmını dün aldım.
Güldağ: Birçoğumuz gibi…
Ağaoğlu: Enflasyona talep etkisi yarattım, benim suçum da orada. Maliyet enflasyonu zaten vardı. Talep enflasyonu da kattım. Neden böyle bir talep yarattın dersen, tasarrufl arımı değerlendirdiğimde enflasyon kadar getiri elde edemeyeceğimi düşündüğüm için yaptım. Maruz kalacağım enflasyonu en aza indirebilmek adına önceden bir talep gösterdim. Bana vaat edilen faizin enflasyonu karşılamayacağını düşünerek ihtiyaç duyacağım bazı malları önceden aldım. Bazen de ihtiyaç duymadığım bazı şeyleri alıyorsun. Bunların yarattığı enflasyon da talep enflasyonu.
Güldağ: Yine de talep enflasyonunun toplam içindeki payı maliyet enflasyonunun payı yanında devede kulaktır.
Ağaoğlu: Bizim şu an içinde bulunduğumuz durumun büyük bir kısmı maliyet enflasyonu, kur ve yurtdışından ithal ettiğimiz enflasyon. Ama talep enflasyonunun payı da hatrı sayılır düzeyde. Bunların yüzde kaçı taleptir, yüzde kaçı maliyettir desen; kabataslak yüzde 80-85’lik kısmı maliyet enflasyonu, yüzde 10-15’lik kısmı talep enflasyonudur.
Güldağ: Fiyatı artacak diye sürekli önceden alım yapamayız ki… Geçim maliyetindeki artışlar talep enflasyonunu kahvaltıda yer eninde sonunda…
Ağaoğlu: Katılırım. Bu saatten sonra talep enflasyonun da etkisi azalacak. Çünkü geçtiğimiz yıl yapılan zamlar maalesef artçı etkiler yaratacak. Ücretlere yapılan zamlar hızlı bir şekilde eriyecek demiştik, öyle de oluyor.
Güldağ: Önce ocakta pik yapar denildi şimdi Bakanımız, enflasyon nisanda zirve yapacak ama yüzde 50’yi aşmayacak diyor…
Ağaoğlu: Ben yüzde 50’nin üzerine geçeceğimizi düşünüyorum. Çünkü benim ıspanak-ceviz endeksim yıl sonu itibariyle yüzde 60’ı aşmış durumda. Şimdi bunun üzerine gelen artçılar var. Mesela ıspanak 2 hafta içinde yüzde 40 arttı. Ispanak derken yaş meyve-sebze.
Güldağ: Daha da artacak. Hava şartları sebze-meyve üzerinde hala etkili. ‘Kar yağdı diye bu kadar pahalanır mı’ diye soruyoruz ama oluyor. Ürününü soğuktan korumak için örtü altında kömür yakılıyor mesela. Ürün miktarı düşüyor. Ama bize göre hep suçlu fırsatçılar. Mutlaka fırsatçılar da vardır. Ama bence, iyi yönetemeyen hükümetlerin halka suçlu olarak IMF’yi hedef göstermesi gibi bir hal var bu işte…
Ağaoğlu: Sera üretiminin de maliyeti arttı. Ki bunların da artçıları daha gelecek. Nisan-mayıs gibi 50’yi aşmayız diyen sayın bakan korkarım ki ‘bunlar geçicidir’ diye bize yeni yanıt verecektir. Ben bu artçıların etkilerinin daha yüksek olacağı kanaatindeyim. Yeni zirveler nerede olur dersen, ben ÜFE’deki yani üretici fiyatlarındaki artışın durduğu yerde tüketici fiyatlarında zirveye yaklaşacağımızı düşünüyorum. Ama bakın, üretici fiyatları da artmaya devam ediyor.
Güldağ: Kurlar cephesinden bakınca bir başka artçı şok da cari denge fayından gelebilir. ‘Türkiye ekonomi modeli’ cari fazla vermeye dayanıyor. Öyle söylendi. Doğrusu cari açıkta söylendiği kadar olmasa da bir iyileşme görülüyordu. Gelgelelim cari dengenin en önemli unsuru sayılan dış ticaret dengesinde ocakta büyük bir gedik açıldı. Açık dile kolay yüzde 241 arttı. İthalat yüzde 55 arttı, ihracat yüzde 17 civarında artış gösterdi. Ocak ayı tam bir gösterge olamaz. Sanırım 20 Aralık’tan sonra 18’lerden 13 liralara inen dolar ‘aman kurlar düşmüşken ithalat bağlantımızı yapalım’ yaklaşımıyla böyle fırladı. Aksi takdirde durum sürdürülemez.
Ağaoğlu: Cari açık tarafında bakarsak; aralık ve ocak çok fazla hareketin olmadığı, görece olarak bizim ithalatın çok fazla olmadığını gördüğümüz aylardır. Fakat bu sefer ocak yüksek geldi. Bunun arkasında iki sebep var bence. Birincisi, dışarıdan ithal etmiş olduğumuz hammadde ve enerji fiyatlarının artması. İkincisi ise ‘ne olur ne olmaz ileride döviz bulamam, stoklarımı yerine koyayım’ diye düşünen geniş bir üretici kesiminden gelen ithalat talebi etkisi.
Güldağ: Şubat ve martta daha normalleşir diye düşünüyorum. Ancak enerjiyi yoğun kullanan sektörlerde bir iştah kaçması var. Fiyat vermekte zorlanmaya devam ediyorlar. Enerji problemi acaba devam edecek mi sorusu da iştah kaçırıyor. Siparişi alırım ama taahhütlerimi zamanında yerine getiremezsem, kar yerine hepten zarar ederim kuşkusu var. Türkiye’nin arz güvenliği ile ilgili kuşku duyulan bir ülke olmaktan derhal çıkarılması lazım.
Ağaoğlu: Merkez Bankası başkanı yılın ikinci yarısında bir de son 4-5 ayında cari fazla vereceğiz bu sayede döviz arzı artacak diyordu. Orası çalışmadı. Bu ay cari fazla verilecek beklentisi vardı, ben katılmadım. Güveni tesis etmediğimiz sürece bu sert hareketler devam edecektir. Buna karşılık şirketlerin yaptığı aksiyonlardan bir tanesi de ithalatlarını öne çekmek oluyor. Aynı ‘enflasyona sebep olan benim’ derken kastettiğim durumu şirketler tarafında da yaşıyoruz. Cari açık tarafı bu açıdan kritik.
Güldağ: Bir başka sıcak gündem, DTH’ların bozulması ve kur korumalı TL mevduata geçiş meselesi. Biraz hareket var ama asıl şirketlerin, getirilen vergi istisnasi avantajından yararlanarak DTH’larını bozdurup bozdurmayacağı. Şimdilik döviz hesaplarında da 5 milyar dolara yakın bir düşüş olduğunu, DTH’ların 228 milyar dolar seviyelerine geldiğini görüyoruz…
Ağaoğlu: Evet ancak kur korumalı TL mevduatın açıklandığı tarihten neredeyse 1,5 ay geçmesine rağmen halen daha tüzel kişilerle ilgili düzenleme eksikliği yaşanıyor.
Güldağ: Orada yerden göğe haklısın. Kanunda olmasına rağmen, tebliğde 3 aylık mevduata yer verilmemesi beklenen etkiyi azaltabilir. Tabii Merkez Bankası bu arada tebliği değiştirmezse…
Ağaoğlu: Sonuçta belirsizlik devam ediyor. Kur kazançlarını hesaplama yöntemi ile ilgili ilk giren ilk çıkar diye bir yöntem geliştirilmiş. Bu ürünü bir anlamda kadük hale getirecek düzenlemelerle sıkıştırılmaya çalışılıyor. Dediğin gibi istenen sonuçları alamayabiliriz. Bu belirsizlik halen daha devam ediyorsa yorum yapmak için daha erken. İhtimaldir ki beyanname tarihi de ertelenecek.
Güldağ: Şu anda 17 Şubat…
Ağaoğlu: Belki niyeti olan birileri varsa bile bekliyorlar. Rakam ve yorum için halen daha erken.
Güldağ: Şunu netleştirelim.Sana göre, ‘Şoku yedik, artçılar devam edecek’ mi? Yoksa ‘daha turpun büyüğü heybede’ halindemiyiz?
Ağaoğlu: Enflasyon için diyorsan, turpun büyüğü heybede değil. Burada belki doğal gazda blok bir artış gelebilir, elektriği de etkileyecektir. Ben önemli kısmını aştığımızı düşünüyorum. Bundan sonra eğer kontrol altına alamazsak, bir hiperenflasyon dönemleriyle uğraşmak zorunda oluruz. O zaman buyurun bir Arjantin’e, buyurun bir Venezüella’yı çalışmaya başlayalım derim.
Güldağ: Bir çatal ağzına doğru geliyoruz desene… Ya enflasyonu kontrol altına alacağız. Ya da demeyeceğim. Çünkü Türkiye’de hiç hiper enflasyon yaşanmadı.
Ağaoğlu: Haziranda buna karar vereceğiz. Haziranda bir çatal ağzı bekliyor bizi. Kontrol altına alıp durdurulabilirsek, ki kuru durdurduk, benzer bir şekilde enflasyonu da durdurabilirsek, kademeli bir geri çekilme ile onu çözme yoluna gidebiliriz. Yeni ekonomi modelinin vaatlerinden biri de ‘haziran ayına kadar bekleyin’ diyor. Sonunda meyvelerini görürsek, o zaman işi çatal ağzından ana yola götürürüz, ama beceremezsek çataldan hiperenflasyon sapağına gireriz.
Güldağ: Oraya kadar da artçılar sert gelecek görünüyor…
Ağaoğlu: Artçılar bitmeyecek kolay kolay.
Güldağ: Bunun daha gıda enflasyonu var. Evet kar yağışı büyük bir bereket getirecek . Ama öte yandan soğuk hava rekolteyi düşürüyor. Geçen katıldığım bir webinarda işin uzmanları 7-17 Şubat arasında şiddetli soğukların geleceğini söylüyordu. Ve enerjide yeni kesintiler olmaması için Silivri ve boşalan Tuz Gölü doğalgaz depolarının soğuklar başlamadan önce mutlaka doldurulması gerektiğini söylüyordu. İran’ın soğuklar bastırınca şu sıralarda sözleşmenin yarısı kadar gönderdiği doğal gazı yine göndermeme ihtimali yüksek çünkü.
Ağaoğlu: Dua edelim Ukrayna tarafında bir sıkıntı yaşanmasın.
Güldağ: Kur için ne diyorsun?
Ağaoğlu: Kurda daha önce bir karar veririz. Şu anda Merkez Bankası ile ilgili açıklanan karar, yaklaşık 49 milyar liralık bir ihtiyat ve kar… Bu arada kar yıl sonunda bir kalem oyunuyla yapılmış bir kar, o karı da Hazine’ye aktarıyorsunuz, aslında bir tür para basma gibi bir operasyon da diyebilirsiniz, o Hazine’ye aktarılıyor. Bunun etkileri olacaktır. Zannetmeyelim ki, sakin bir para aktarımı bu. Hem kaynağı, hem de gittiği yerde tekrar enflasyon yaratma ihtimali olan bir şey var. Ama piyasanın en fazla dikkat edeceği konu da bu kur korumalı mevduatlarda bozulan DTH’ların Merkez Bankası rezervlerine eklenip eklenmediği… Kura müdahale için kullanılmışsa o zaman çok ciddi endişeler oluşmaya başlayacak. Kurun anlaşılması enflasyondan çok daha önce olacak. Kuru durdurduk, daha büyük bir darbe gelmesini beklemem. Bu sefer etki yurtdışı kaynaklı gelmeyecek, ödemeler dengesi üzerinden gelecek, biraz önce bahsettiğim gibi dövize olan ihtiyacı doğuran konular enflasyonun ne yöne gideceği ile ilgili daha önce ipuçlarını vermiş olacak. Onları değerlendireceğiz.
Güldağ: Borsaya da hafif bir yabancı girişi var gibi…
Ağaoğlu: Püf diye bir esinti olur ya… Ne bir rüzgâr ne bir meltem… Fırtına olmadığı ise kesin…
Ukrayna meselesi petrolü yukarı çekmek için mazeret
Güldağ: OPEC’ten beklenmedik bir şey çıkmadı. 100 dolar beklentin devam ediyor mu?
Ağaoğlu: Beklenmedik bir şey yok. 400 bin varil artacaktı, arttı. Doğru dürüst hiçbir açıklama yapılmadı. Ben dediğim gibi Ukrayna’da bir sıcak savaş beklemiyorum. Ama bu petrol tarafında iyi bir mazeret olarak kullanılıyor petrolü yukarı çekmek için. OPEC+’ın da işine geldiği için arz tarafını daha da yükseltecek bir karar açıklamadılar. Daha önceki artışlarını da destekleyecek bir kapasite kullanımı da yapmadılar. Bu nedenle, petrolde talep tarafındaki toparlanma ile, hafif hafif arz tarafındaki kısıntıların etkisi daha net hissediliyor. Oradaki küçük bir püf büyük bir fırtına yaratıyor. Petrolde 82,5 altına inilmediği sürece 100 dolar halen daha resmin içinde. Türkiye için de bu kritik bir konu.
Altın ve gümüşte çok fazla hareket olmaz
Güldağ: Altınla ilgili önemli bir trend değişikliği görüyor musun?
Ağaoğlu: Majör bir hareket görmüyorum. Bir ara altın ve gümüş çıktı ama Fed’in faiz artış mesajlarıyla birlikte yeniden gerilediler. Yatay seyri korumaya devam ediyorlar majör bir düşüş olmuyor şu anda. Bu sene daha iyi gitmesi gerekiyor onların ama aslında geçen sene gitmesi gerekiyordu. Ama geçen sene gitmiyorsa bu sene de işleri biraz daha zor gibi görünüyor. Kur yatay, altın ons fiyatları yatay olduğu için altın ve gümüş fiyatlarında çok fazla bir hareket beklemiyorum.
Paritede 1.1415 yine kritik
Güldağ: Pariteyi de istersen konuşalım…
Ağaoğlu: Orada 1.1415 seviyesi kritikti, üstüne çıktı, kalamadı geri döndü. 1.1415 yine kritik. Oraya çıkamazsa, paritede 1,12’lerin altına gelme ihtimali yüksek.
Güldağ: Bugüne kadar sen bu ihtimale pek prim vermiyordun…
Ağaoğlu: Evet ama mart ayına doğru bir daha bakıp kendimi o tarafa atmaya çalışacağım galiba.
Güldağ: Seni yakından izleyenler “1.1 olacak” diye itiraz ediyordu.
Ağaoğlu: 1’e 1’in vadesi ile ilgili anlaşalım. Aynı Euro’dan mı konuşuyoruz onda da anlaşalım. Çünkü benim bu konuda eski bir yazım var. AB birlik görünmekle birlikte tam bir birlik değil. Neyi var AB’nin ekonomik birliği, bir ortak parası ve ortak para politikası var. Neyi ortak değil? Anayasası ortak değil. Ortak bir ordusu yok. Ortak bir maliye sistemi yok. Bu 5 ayaktan 2’si var 3’ü yoksa orada bir birlikten söz etmek zor. Koronavirüsten sonra da o muhteşem birliğin kâğıttan duvarlarla inşa edildiği görüldü. Bu birlik dayanamazsa bölünecek. Para birimi olarak bölünecek. Kuzeydeki güçlü ülkeler Kuzey Euro, Güney’deki zayıf ülkeler Güney Euro kullanabilir. Güney 0,60 olabilir, Kuzey ise 2,5 gibi bir şey olabilir. Bu durumda Euro 1’e1’e geldiğinde onlar kazanmış olmazlar. 1,1’de okeyim ama 1’e 1’de yokum.