AYM, Zonguldak Göktepe köyünde, bir şirketin satın aldığı arazinin ‘kıyı kenar çizgisi’ içinde kaldığı ve hukuken satılamayacağı gerekçesiyle tapusunun tazminatsız iptalini mülkiyet hakkının ihlali olduğuna ve yeniden yargılamaya hükmetti. AYM, tapuya düşülen ‘davalıdır’ kaydının devletin tazminat yükü ve sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağına dikkat çekti.

AYM kararı ışığında, tapusu iptal edilen ve tazminat davası da reddedilen başvurucu şirkete tazminat ödenecek. Mülkiyet hakkını güçlendiren AYM kararı, benzer başvurular yönünden lehe örnek niteliği taşıyor.

DAVALI ŞERHİ İŞLENDİ

Dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan AYM kararına göre, 1983’te Göktepe köyündeki 649 numaralı parsel arazi kadastro çalışmaları sonucu A.B. adına tescil edildi. Hazine, 1996’da taşınmazın kıyı kenar çizgisinin içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptali için dava açtı. Arazi için ‘davalıdır’ şerhi tapu kayıtlarına işlendi. Dava devam ederken, A.B.’nin mirasçıları 2008’de taşınmazı sattı. Şirket de bu davaya dahil edildi. Mahkemece 2012’de, arazinin tapusu kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildi. Taşınmazın özel mülkiyete konu olmasının hukuken mümkün olmadığı belirtildi. Tapusu iptal edilen şirket, Hazine aleyhine satın alma bedeli olarak ödediği paranın tazminat olarak ödenmesi için dava açtı. Bu dava 2015’te reddedildi. Bunun üzerine şirket, 18 Şubat 2019’da AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.

AYM KARARI

AYM 24 Kasım 20212’de oy çokluğu ile ihlal ve yeniden yargılamaya hükmetti. AYM, Türk hukukuna göre tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan zararların devlet tarafından tazmin edileceğine, zararın kusuru bulunan görevlilere rücu edebileceğine vurgu yaptı. AYM kararı özetle şöyle: “Tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğuna göre kıyı kenar çizgisinin içinde kalmasına rağmen hatalı olarak bu kayıtların oluşturulması halinde de yine devletin sorumlu olması tabiidir. Kamu otoriteleri bu kayıtları bizzat oluşturan ve tutanlardır. Kamu otoritelerinin oluşturduğu kaydın hatalı olması nedeniyle doğan sorumluluğundan başvurucunun tapunun iptal edileceğini öngörebileceğine atıfla kurtulması düşünülemez. Devletin hatalı olarak oluşturduğu tapunun alış ve satış işlemlerine konu edilmesi hukuken yasak olmadığı gibi somut olayda Mahkemenin taşınmazın satışının engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı vermediğini de gözden kaçırmamak gerekir. Başvurucunun, Hazine tarafından iptal davasına konu edilen bir taşınmazı satın almış olması Anayasa’nın 35. maddesindeki güvenceleri etkisiz kılmamaktadır. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alman mülkiyet hakkı Hazine tarafından iptal davasına konu edilen bir taşınmazı satın alan kişi yönünden de caridir. ‘Davalıdır’ kaydı bulunan taşınmazın başka bir kişiye satılmış olması, tapu sicilini doğru oluşturma sorumluluğunu ihlal etmesinin sonuçlarına katlanmaktan devleti kurtarmamalıdır.”