Ekonomik büyüme bir ülkede iki dönem üretilen mal ve hizmet toplamlarının artış oranıdır. Genel olarak gayri safi milli hasıla veya gayri safi yurtiçi hasıla cinsinden hesaplanır.
Tanımlardan sonra anlaşılacağı gibi ekonomik büyüme üretimle doğru orantılıdır. Ne kadar üretim yapılırsa istihdam o kadar artacak, işsizlik azalacak, devletin vergi gelirleri artacak, halkın refah seviyesi yükselecek, ülkeye döviz girdisi sağlanacaktır.
Ekonomik büyümeyi sağlamak için arz talep dengesini de unutmamak gerekir. Halkın gelir seviyesi yükseldikçe harcamaları da artacağından ülkede yapılan üretim tüketimi karşılamalı hatta daha fazlası yapılarak ihraç edilmelidir. Ayrıca ülkeden yapılan ihracat ithalattan fazla olmalıdır.
Devlet, üretim ve yatırımları arttırmak için çeşitli destekler sağlayarak ekonomik büyümeyi hedeflemektedir.
Ekonomik büyüme yıllık bazda hesaplandığı gibi çeyrek dönemlerde de hesaplanır. Yukarıdaki tanımda ekonomik büyümeyi tanımlarken bir ülkede bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin, bir dönem önce üretilen mal ve hizmetlerin toplamına oranıdır. Şöyle ki
2024 yılında üretilen mal ve hizmetler=1000
2023 yılında üretilen mal ve hizmetler= 800 ise
2024 yılı için ekonomik büyüme=1000/800 =1,25-1=25 %25 olarak hesaplanır.
Ekonomik büyüme sermayenin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Sermaye yeterli ise ülkede gerekli yatırımlar yapılabilir.
2024 yılı 4. Çeyrekte YILLIK %3,2 ekonomik büyüme sağladığımız TÜİK tarafından açıklandı. Enflasyon oranları gibi TÜİK in açıkladığı büyüme oranı da inandırıcı gelmiyor. Çünkü vatandaş olarak bırakın büyümeyi hissetmeyi, küçüldüğümüzü bariz bir şekilde hissediyoruz. Geçtiğimiz yıl TÜİK, gerçek enflasyon oranının %96 olarak algılandığını itiraf etmişti.
Ekonomik büyümeyi nasıl hissederiz.? Örneğin asgari ücretli bir vatandaş olarak düşünelim. 2024 yılı sonu enflasyon oranı TÜİK tarafından %44,38 olarak açıklanmıştı. Yılbaşı’nda ise asgari ücret %30 oranında arttırılmıştı. Bu durumda kişinin geliri artmış ama enflasyona maruz kalmış demektir. Hâlbuki asgari ücrete enflasyon %44,38 iken 50 oranında zam yapılsaydı vatandaş %15 civarında büyüdüğünü hissedebilirdi. Kişisel büyüme alım gücünün yükselmesi ile belirgin duruma gelir. Başka bir ifade ile vatandaş aldığı yeni maaşla, eskiden aldığı maaş ile satın aldığından daha fazla ürün alabiliyorsa ekonomik büyümeden bahsedilebilir.
Açıklanan %3,2 büyüme rakamı gerçeklerden uzaktır. Yaşadığımız yüksek enflasyon ortamında neredeyse her gün temel ürünlere zam yapılmaktadır ve halkın alım gücü her geçen gün azalmaktadır. Dolayısıyla ekonomik büyümeden bahsetmek mümkün değildir.
Ekonomik büyümenin en belirgin koşullarından birisi de ülkede üretim kaynaklarının çoğalması, işsizliğin azalması, ihracatın atması gibi temel ekonomik faktörlerin olumlu seyir izlemesiyle mümkün olacaktır. Üretim her ekonomik modelde en ön planda olmalıdır. Çünkü döviz girdilerinin artarak merkez bankası rezervlerinin yükselmesi, tüketici güven endeksi, yabancı yatırımcıların ülkeye gelmesi, vergi gelirlerinin artması ancak üretimin çoğalması ile mümkündür.
Ekonomik büyümenin bir diğer faktörü ise cari açık değil cari fazlanın oluşmasıdır. Yapılan ihracat rakamı, ithalat rakamından fazla olmalıdır ki bu fazla sağlanabilsin. Ülke olarak ihracatımız yüksek rakamlara ulaşmasına rağmen ithalatımız daha fazla olduğundan cari açık vermekteyiz. Biraz daha açmak gerekirse değersiz ürünleri satıp değerli ürünleri alıyoruz anlamına gelir.
İthalatta önemli olan ithal ikame malların yurtdışından girdilerinin azaltılmasıdır. Ayrıca üretim kalemlerinde kullanılan ara mal veya yardımcı mallar ülkemizde üretilmeli böylelikle dövizin yurt dışına çıkışına engel olunmalıdır.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi gerçek büyüme üretim ile olmalıdır. Ancak günümüzde son sekiz aydan bu yana imalat sanayi azalmaktadır ve azalmaya da devam edecek gibi gözüküyor. Üretim azalmasının en önemli iki sebebi döviz kurlarının uzunca bir süre yatay seyretmesi ve kredi maliyetlerinin yüksekliğidir. Döviz kurlarının sabit kalması en çok turizm sektörü ve ihracat yapan işletmeleri olumsuz etkilemektedir. Çünkü yaşadığımız yüksek enflasyondan dolayı girdilerin sürekli artmasına rağmen gelirlerin sabit kalması sonucunda öncelikle üretim işletmelerinin işe işçi çıkarmakla başlayarak küçülmeye gitmesine sebep olmaktadır. Son dönemde döviz kurları artsa da yeterli değildir. Daha da ötesi iflas ve konkordatoların çoğaldığı bir dönem yaşamaktayız. Kredi faiz oranlarının %60-65 lere kadar yükselmesi işletme faaliyetlerini doğal olarak olumsuz etkilemektedir ve işsizlik rakamlarının artmasına yol açmaktadır.
Ekonomik büyümenin beklenenden az çıkmasının temel nedenlerinden biri de alınan önlemlerden birisi olan sıkılaştırılmış para politikasının piyasalara yansımasıdır. Ülkemizde yaklaşık %10 civarında olan bir azınlık için satın alma gücü problemi yoktur ama geri kalan %90 lık kesim beslenme ihtiyacını bile karşılayamaz durumda olanlar vardır ve satın alacak para bulamamaktadır. Zaten Sn. Mehmet Şimşek politikaları örtülü IMF programı gibidir. Enflasyonu önlemek ücretlilere az zam yapmak ve alım gücünü düşürmek amaçlı gibi gözükmektedir.
Vatandaş olarak sıkacak kemerimiz kalmadı. Açıklanan enflasyon rakamları maaşlarımızı aldı götürdü. Tasarruf tedbirleri diye bir uygulamanın hükümet yetkilileri tarafından uyulmadığı kesindir. Örneğin maliye bakanlığı binasına 24 milyon TL ye tuvalet yaptırılırken halka tasarruf etmesini önermek abesle iştigaldir. Çünkü tasarruf tepeden başlamalı ki aşağıdakiler de örnek alarak kendilerini frenlesinler. Bu kadar fedakarlığı, kemer sıkmayı, mutfağının kaynatamayacak kadar az maaş artırımı yapılması kısacası her problemi halka yıkmayı kimse kabul etmez. Dolayısıyla alım gücü azaldığı için ekonomik büyüme de beklenenden daha az çıkmıştır.
Yukarıda kısaca bahsettiğim gibi sıkılaştırılmış para politikası uygulamaları gereği vatandaşların zaten yetersiz olan alım gücü iyice düşmüş ve bu da yurt içi ticaret hacmini düşürmüştür. Ekonomik kalkınmamızın az olmasının bir diğer sebebi de politika faizlerinin yüksek olmasından dolayı artan kredi maliyetleridir. Sonuç olarak yurt içinde satın alma gücünün düşmesi ve üretim işletmelerinin üretimleri azalması sonucu ihracatın düşmesi ekonomik büyümeye engel olan iki faktördür.
2024 yılı 4, çeyrek dönemsel gayrisafi yurt içi hasıla bilgileri TÜİK tarafından açıklandı. Veriler aynen aşağıdaki gibidir.
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2024 yılında %3,2 arttı
Üretim yöntemine göre dört çeyrek toplamıyla elde edilen yıllık GSYH, zincirlenmiş hacim endeksi olarak (2009=100), 2024 yılında bir önceki yıla göre %3,2 arttı.
Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2024 yılında bir önceki yıla göre %63,5 artarak 43 trilyon 410 milyar 514 milyon TL oldu.
Kişi başına Gayrisafi Yurt İçi Hasıla 2024 yılında 507 bin 615 TL oldu.
Kişi başına GSYH 2024 yılında cari fiyatlarla 507 bin 615 TL, ABD doları cinsinden 15 bin 463 olarak hesaplandı.
İnşaat sektörü 2024 yılında %9,3 arttı
GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2024 yılında bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; inşaat sektörü toplam katma değeri %9,3, ürün üzerindeki vergiler eksi sübvansiyonlar %7,7, finans ve sigorta faaliyetleri %4,9, tarım %3,9, bilgi ve iletişim faaliyetleri %3,4, hizmetler %3,1, gayrimenkul faaliyetleri %2,4, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri %1,8, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri %1,4, diğer hizmet faaliyetleri %1,2 ve sanayi %0,5 arttı.
GSYH 2024 yılı dördüncü çeyreğinde %3,0 arttı
GSYH 2024 yılının dördüncü çeyrek ilk tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %3,0 arttı.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre %1,7 arttı
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre %1,7 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2024 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %3,1 arttı.
GSYH 2024 yılının dördüncü çeyreğinde cari fiyatlarla 12 trilyon 704 milyar 50 milyon TL oldu
Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2024 yılının dördüncü çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %49,0 artarak 12 trilyon 704 milyar 50 milyon TL oldu. GSYH’nin dördüncü çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 369 milyar 368 milyon olarak gerçekleşti.
Yerleşik hane halklarının nihai tüketim harcamaları, 2024 yılında bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre %3,7 arttı. Hane halkı tüketim harcamalarının cari fiyatlarla GSYH içindeki payı %59,2 oldu.
Hane halkı nihai tüketim harcamaları 2024 yılının dördüncü çeyreğinde %3,9 arttı
Yerleşik hane halklarının nihai tüketim harcamaları 2024 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak %3,9 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları %1,6, gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise %6,1 arttı.
Mal ve hizmet ihracatı 2024 yılında %0,9 artarken ithalatı %4,1 azaldı
Bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre 2024 yılında mal ve hizmet ihracatı %0,9 artarken ithalatı %4,1 azaldı. Mal ve hizmet ihracatı, 2024 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak %2,0 azalırken ithalatı %1,6 arttı.
İşgücü ödemeleri 2024 yılında %90,0 arttı
İşgücü ödemeleri 2024 yılında bir önceki yıla göre %90,0 artarken, net işletme artığı/karma gelir %46,5 arttı. 2024 yılının dördüncü çeyreğinde ise işgücü ödemeleri bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %75,4 artarken, net işletme artığı/karma gelir %35,9 arttı.
İşgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı 2024 yılında %37,9 oldu
İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yıl %32,5 iken bu oran 2024 yılında %37,9 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise %47,0 iken %42,2 oldu.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar