Aylardan bu yana hayat pahalılığı, enflasyon, ekonomik büyüme, işsizlik gibi temek konular gündemi işgal etmeye devam ediyor. Her gün hatta sürekli olarak ekonomik gelişmeleri takip eder duruma geldik.
İşsizlik, bir vatandaşın işsiz kaldığı ve belirli bir süre için iş bulamadığı dönem işsizlik durumu olarak tanımlanır. Bu tez 15-65 yaşındaki nüfus için geçerlidir. İşsizlik ayrıca bir kişinin aş arama sürecinde olmasını gerektirir. Örneğin TÜİK rakamlarında iş aramayan veya iş bulma ümidini kesmiş kişiler işsiz sayılarına dahil değildir.
Türkiye istatistik kurumu (TÜİK) mart ayı işsizlik rakamlarını açıkladı. İşsizlik oranı martta 0,4 puanlık artışla yüzde 11,5 seviyesinde gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlikse 0,6 puan artarak yüzde 22,7 oldu.
TÜİK’in Hane halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2022 yılı mart ayında bir önceki aya göre 153 bin kişi artarak 3 milyon 894 bin kişi oldu.
İşsizlik oranı ise 0,4 puanlık artış ile yüzde 11,5 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 10,3 iken kadınlarda yüzde 13,9 olarak tahmin edildi.
İşsizliğin daha doğru bir ifadesi olan zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan âtıl işgücü oranı (geniş tanımlı işsizlik) 2022 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,6 puan artarak yüzde 22,7 oldu.
Bir ülkede işsizliğin minimum seviyede olması için üretim kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması gerekir. İstihdamın arttırılması, gelir düzeyinin yükselmesi için üretim seferberliği yapılmalıdır.
Ülkemize baktığımızda işsizliğin her geçen güm arttığını, üniversite mezunu işsiz sayısının oldukça yüksek olduğunu maalesef görebiliyoruz. İse alınacak eleman sayısı düşük olduğu halde müracaatların oldukça fala olması işsizliğin boyutlarını açıklamaya yetiyor.
Ülkemizde 300 ün üzerinde üniversite bulunuyor. Ancak fakülte ve yüksek okullarımızda yeterli bina, teçhizat, öğretim üyesi sayısı maalesef eksiktir. Dolayısıyla birçok üniversite mezunu gençlerimiz iş bulmakta oldukça zorlandıkları için daha rahat bir yaşam sağlamak, uygun iş ortamına kavuşmak için yurt dışına gitmenin olanaklarını araştırmaktadır.
Bir diğer sorun bazı iş insanlarımız, ara eleman bulmakta zorlandıklarını ifade etmektedir. Ülkemizde endüstri meslek sayıları üniversite sayısına göre çok azdır. Bu yüzden kalifiye eleman ihtiyacı karşılanamamaktadır. Yeterli sayıda tekniker teknisyen sayısına ulaşamıyoruz.
Öte yandan 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş nedeniyle sınır kapılarını misafirperverlik adına açmamız sonucunda milyonlarca sığınmacı ülkemize akın akın geldiler. Sadece Suriyeli değil, İran Afganistan, Irak, Pakistan’dan gelen vatandaşlar asgari ücretin altında neredeyse boğaz tokluğuna çalışmak durumunda kaldılar. Bazı iş insanlarımız da maliyet hesaplarını öne alarak bu insanları çalıştırmaktalar. Şimdilerde ise sığınmacıların geri gönderilip gönderilmemesi siyasiler arasında tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor. Bazı söylentilere göre bunların bir kısmına vatandaşlık verildiği ve oy kazanabilmek için bu işlemin yapıldığı dedikoduları konuşuluyor. Şu bir gerçek ki nüfusumun 84 milyona onları da eklersek 90 milyona ulaşıyor. Millî gelirden pay aldıkları için fert başına düşen milli gelirimiz azalıyor. Enflasyon ve hayat pahalılığının günden den düşmediği süreçte hiçbir vatandaşımız gelirinin azalmasını, refah seviyesinin düşmesini istemeyecektir. Misafirlik bir yere kadardır. Suriye’de iç savaş bittiğine göre sığınmacılar geri gönderilmelidir. Çünkü bu insanların çoğu erkek ve yeterli eğitim seviyesinin altındadır.
İşsizliğin azalması için liseden itibaren kişinin yeteneklerine göre eğitim verilmeli, ülkenin eleman ihtiyacı da sınıflandırılarak ileriye dönük yatırım yapılmalıdır.
Gelişen teknoloji de istihdamın azalmasının bir diğer nedenleri arasında sayılabilir. Bugün tramvayların çıkmasıyla şehir içi dolmuşların işi azalmış, tramvaylar bile insansız çalışmaktadır. Bilgisayar çağına girilmesiyle birlikte otomasyona geçildiğinden çalışan eleman sayısı azaltılmıştır. Bu sebeple sadece üniversite mezunu olmak yetmeyebilir. Yüksek lisans hatta doktora yapmak, bir değil en az 2 lisan bilmek ve en önemlisi sadece okumak değil kendini yetiştirmek son derece önemlidir. Hiçbir okul kötü değildir önemli olan tahsil hayatı boyunca kendini geliştirebilmektir.
Prof.Dr. Ayhan Kırım’ın “mor ineğin akıllısı “kitabında değindiği gibi mor inek olur mu? Olmaz. Ancak günümüz ekonomi koşullarında hem mor inek olacaksınız hem de onun akıllısı olanaksızınız.
Saygılarımla
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist