15 TEMMUZ – ÖZEL DOSYA
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin üzerinden altı yıl geçti. Yüzüncü yaş gününe doğru ilerleyen Türkiye utanç verici bir teşebbüsü, o gece milletinin gücüyle bertaraf etmeyi başardı. Darbenin ilk saatlerinden itibaren sokaklara dökülen milyonlar, tankların, ateşlenen silahların önüne siper olurken, 251 şehidi, 2 bin 196 gazisi ile dünyaya unutulmaz bir direniş örneği gösterdi. Türkiye, 16 Temmuz sabahına iç politikadan ekonomiye, dış politikadan enerjiye kadar pek çok alanda umut ve iyimserlikle uyandı. Ülkemiz, aradan geçen altı yıl içinde bir kısmını kendi kendimize yarattığımız, bir kısmı ise kontrol dışı gelişen ulusal ve uluslararası sorunlarla karşılaştı.
Geldiğimiz noktada önde gelen ekonomik göstergelerimizin birçoğunda bozulma görüyoruz. Bunların başında enflasyon geliyor. İhracat ise en çok ilerleme kat ettiğimiz makro gösterge olarak öne çıkıyor. Dilerseniz, son 6 senelik ekonomik performansımıza yıl yıl kısa bir yolculuk yapalım.
2016 küresel ekonomi için de dalgalı bir yıldı. Ekonomi beklentilerin altında büyürken, küresel ticaret daraldı, emtia fiyatları önceki yıl başlayan gerilemesine devam etti. 2015 sonlarında yaşanan Rusya uçak krizi, tüm yıl Türkiye ekonomisini zorlarken, PPK 2016’da faizlerde yedi kez indirim yaptı. TL o yıl yüzde 20 değer kaybetti. Hükümet, 2016 ikinci yarıdan itibaren önemli teşvik ve reform paketlerini devreye aldı. Reel sektör, ihracat, KOBİ ve iş gücü piyasalarına yönelik art arda destekler açıklandı.
2017 pek çok açıdan güzel bir yıldı. Darbe girişimi sonrası atılım dönemiydi. Ekonomi yüzde 7,4 büyürken, ihracat yüzde 10,2, ithalat ise yüzde 18,1 arttı. Merkez Bankası 2017’de artan risklere karşı faiz artırmakta isteksiz kaldı. Ardından gelen kademeli artışlar, yetersiz olduğu için enflasyon yüzde 10 eşiğini aşarak 10-15 bandına taşındı. Üretici fiyat artışları, uzun bir aradan sonra tüketici fiyat artışlarının üzerine çıktı.
Enflasyon 2018’de de yükselişe devam etti. TÜFE’de artış yüzde 25’in, ÜFE’de ise yüzde 45’in üzerine ulaştı. Tüketici güveni ve sektörel güven endekslerinde düşüş, konut satışlarında azalma başladı. Yükseltilmiş faize rağmen TL değer kaybetmeye devam ediyordu. Ardından ithalatta sert bir gerileme geldi. Yıla iyi denebilecek bir giriş yapan ekonomi son çeyrekte daralmaya başladı. Merkez Bankası ekonomiyi yeniden canlandırmak için faizlerde seri indirime gitti.
2018, yılın ilk yarısındaki yüksek performans nedeniyle yüzde 2,6 büyüme ile tamamlandı. Ancak, ekonomide dalga boyları yükseliyordu. Sert büyümeleri, sert küçülmeler; onları yine sert büyümeler izledi. Faizler de yüzde 7 ile 25 arasında büyük dalgalanmalar gösteriyordu. Bu istikrarsız ortam en çok yatırımları etkiledi. 2018’in ikinci yarısından 2020’nin ikinci yarısına kadar yatırımlar, uzunca bir süre daraldı. Bunun etkilerini, istihdamdan enflasyona kadar çok alanda yaşadık.
2019, önceki yıldan gelen yüksek kur ve ekonomik daralma baskılarının etkisiyle geçen bir yıl oldu. Kur artışını dizginlemek için döviz rezervlerinin satış yoluyla eritilmesi, TL’yi korumasız bıraktı. Sonbaharda enflasyonda yeniden tek hanelere dönüldü ise de bu sadece iki ay sürdü. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya görevden alınıp, yerine Murat Uysal atandı.
2020 başında başlayan COVID-19 kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Nisan ve Mayıs ayları adeta dünya ekonomisinin durduğu aylar oldu. Haziran’dan itibaren çarklar yeniden hızlanmaya başladı. Türkiye 2020’yi büyüme açısından iyi tamamlayan enden ülkelerden biri oldu. Ama kur, enflasyon ve işsizlik açısından durum tam tersiydi. Kur durmadan yükselişini sürdürüyordu. Kasım’da ekonomi yönetiminde değişiklik yapılıp, Naci Ağbal TCMB’ye, Lütfi Elvan Hazine’ye atandı. Kısa vadeli göstergeler hemen tepki verdi. CDS primleri ve döviz kurları gerilemeye başladı. Güven göstergeleri artışa geçti. Ancak bu ikilinin görevi kısa sürdü. Önce Ağbal görevde alındı, sonra Elvan. Bu bir kırılma noktasıydı.
Yeni TCMB Başkanı Kavcıoğlu, birkaç ay eski söylemleri devam ettirdi. Sonbahardan itibaren ise faizleri indirmeye başladı. Yeni Ekonomi Modeli çerçevesinde sunulan bu plana göre, faizler düşecek, finansman ucuzlayacak, krediler bollaşacak, üretim kolaylaşacak, kurlarda bir miktar yükseliş olacağı için ithalat pahalılaşacak ve bu nedenle yavaşlayacak, ülkede üretilen mallar ucuzlayacağı için ihracat artacak, bu yolla cari denge iyileşecek ve büyüme yükselecek, işsizlik düşecekti. Beklendiği gibi olmadı, faizler düşmediği gibi yükseldi, kur sıçradı ve enflasyon daha da hızlandı. Üzerine bir de 2022 başında Rusya, Ukrayna’ya saldırınca emtia fiyatları daha da yükseldi ve bu bize daha da yüksek enerji, daha da yüksek enflasyon olarak geri döndü.
Ana göstergelerin hemen hepsinde bozulma varken, iyileşmenin devam ettiği ender başlıklardan biri ihracat. Bugün 2016’dakinin üzerine 100 milyar dolara yakın ek ihracat yapan bir durumdayız. Geçtiğimiz yıllarda kendi patikasında, istikrarlı bir şekilde artan ihracata son dönemde emtia fiyatlarında benzeri zor görülecek bir destek geldi. İhracat tüm dünyada hız kazandı. 2021 küresel ticaret için rekor yılıydı, 225 milyar dolara ulaşan ihracatımız ile Türkiye için de öyle oldu.
2022’de de bu performansın devam ettiğini görüyoruz. Nitekim son 12 aylık ihracat 246 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Ana sektörler arasında mobilya, metal, makine, kimya ve mücevherde daha güçlü artışlar yaşanırken, tekstil, hazır giyim, otomotiv, elektronikte artışlar daha ılımlı oldu. Bugünkü ihracatı Temmuz 2016’dan düşük olan sektörler ise fındık ve tütün olarak öne çıkıyor.
Geçen 6 yıl içinde ihracatı en fazla artan sektörler yüzde 207 ile mücevher, yüzde 185 ile çelik, yüzde 141 ile demir ve diğer metaller oldu. Su ürünleri ve hayvansal mamuller ile zeytinyağı ihracatında da ciddi artışlar yaşandı. En dikkat çeken artışlardan biri ise yüzde 118 ile savunma sektöründe yaşandı.